İSLAMIN YAYILIŞINDA ALEVİLİK / 18 Ocak 2024, Perşembe

Hz. Ali Hz. Muhammed’in evinde yani! Vahyin indiği Kutsal evde, Hz. Peygamber’in Ahlakı, İlmi ve fazileti üzere yetişti. Lakin Mekke öyle azgınlaşmış öyle derin bir korkuya kapılmıştı ki, İslam Hakk dini sevgi, barış ve insan eşitliliği ismini duyan zenginler ürperiyorlardı, onlara göre insanlar nasıl eşit olabilirlerdi ki, bir yetim çocuk onlara nasıl emir verebilirdi ki? Onlara göre parası, gücü ve çevresi olanlar emir sahibi olmalı idi. O dönem Mekke de üç tür zengin var idi!

1- Esir ticareti yapan köle cariye ve daha akla gelebilecek her tür melanetliğin anahtarı onlarda idi.

2- Malı, mülkü ve serveti olanlar o esirleri alıp diledikleri gibi her türlü kullanabilenler grubu,

3- Din tacirleri bu gurup diğer zenginleri de kendi hegemonyasında gören ve adeta kendilerini hâşâ ki İlah edinenler sınıfı, bu üç sınıf rahatlıklarının bozulmasını istemiyorlardı.

    Bu üç zengin sınıfın baskısından Hz. Muhammed Mekke’den Medine’ye daha önce İslam’ı kabul edenlerin de teşviki ve Kur’an’ı Kerim emriyle ikinci hicret gerçekleşecekti. (Birinci hicret Cafer-i Tayyar idi). Çünkü: Mekke’de kabile reislerinin emriyle her kabileden bir kişi ayarlanmış ve gece baskın ederek Hz. Muhammed şehit edilecekti. Hz. Peygamber! O gün tüm inananlara şunu söylemişti: Bu gece evlerinizden dışarı çıkmayın. Fakat hani ayetin de buyurduğu gibi! “Ya Muhammed de ki, onlara: Siz İslam olmadınız sizler Kelime-i Şahadet getirerek ancak Müslüman oldunuz zira İslamiyet henüz kalplerinize girmemiştir” diye buyurur ya.

   İşte, o gece de herkesin uyuduğu bir vakitte uyumayan çok kişi vardı aslında, Birinci grup; ona suikast düzenleyenlerdi, İkinci grup: Hz. Ali ve Hz. Muhammed İdi, bir diğeri ise; hep bir beklentisi olan ve hiçbir zaman samimi olamayan ve asla güvenilmeyen bir kişi daha! Ebubekir Bin Kuhafe idi, o gece hep Hz. Resul’ün peşinde idi. Hz. Muhammed ile Hz. Ali’ye gelince onlar her hazırlığı yapmış olmalarına rağmen Ebubekir’den habersizdi.

    Hz. Muhammed, İmam-ı Ali’ye tüm bilgileri vermişti, Allah’ın inayetiyle hicret etmesi gerektiğini, yatağına yatması gerekenin İmam-ı Ali olduğunu ve ondan başka güvenilir kimsenin olmadığını, bunu kabul edip etmeyeceği yine kendisi olduğunu söyleyince, Hz. Ali bunu hiç düşünmeden kabul ettiğini söylemişti. Ve zaman gelip çatmış vakit ayrılık zamanı idi şimdi. Hz. Muhammed İmam-ı Ali’ye! Ben size haber verdiğim zaman sende aile efradımızı alır gelirsin demişti ve kimlere ne kadar borcu var ise onu ödemesini dahi tembih etmişti. Vakit geldiğinde Rabbine sığınıp dua okuyarak evden çıktı, etraftan hiç kimse yoktu, epeyce ilerlemişti ki takip edildiğini sezinledi. Yanılmış olabilirim diye durdu, takip eden de duruyordu evet biri kendisini izliyordu, kim olduğunu anlamak için bekledi ve ne yazık ki, gelen Ebubekir Bin Kuhafe idi. Hz. Muhammed ona çıkışırcasına! Ey Kuhafeni oğlu niçin evinizden çıktınız, ben size evinizden çıkmayınız demedim mi?

   Ebubekir her şeye hazırlıklıydı ama yine de yutkunarak ona Ya Muhammed sizi yalnız bırakmak istemedim ve ne yapmak istediğinizi anlamamıştım o nedenle içim rahat değildi dedi. Hz. Muhammed onu geri göndermiş olsa ihbar edileceğini veya onu katletmek isteyen cahiller gurubunun Ebubekir’i yakalayıp konuşturabilecekleri muhakkaktı. O nedenle de yola birlikte devam etmenin daha uygun olacağını düşündü ve yeniden yola koyuldular. Biz yeniden Hz. Muhammed’in evine dönelim.Hz. Ali gece yarısına doğru eve baskın düzenleyenlerin karşısına kılıcı ile müdahale etmiş ve onların beklemediği bir karşı duruş ile tek başına geri püskürtmüştü, müşrikler İmam-ı Ali’ye başa çıkamayacaklarını bildiklerinden işi tatlıya bağlamak istediler, dediler ki:

Ya Ali aslında biz seni değil, senin Amcaoğlunu arıyoruz sen onun yerini bize söyle biz de, seni rahat bırakalım. Hz. Ali onları sertçe azarladı, siz kimi kime soruyorsunuz be hey gafiller size onun yerini söyleyeceğimi mi, sanıyorsunuz defolup gidin dedi. Müşrikler gitmek zorunda kaldılar zira pabuç pahalıydı. Ve Hz. Muhammed ile yol arkadaşı olan Ebubekir, Kâbe’ye 3 km ötesinde bulunan Sevr Dağı’nda ki, Sevr Mağarasına sığındılar. Geceyi orada geçirdiler.

     Hz. Muhammed hicret etmeden evvel katledileceğinin duyumlarını aldığı günden beri boş durmamıştı aile bireylerinin haberi her şeyden vardı, demem o ki; O Sevr Mağarasına gidişi de boşuna değildi. Medine’ye giden asıl yolun çok uzağında bir yol izlemişti ve üç gün boyunca o mağarada kalmış olması da boşuna değildi.Ortalık durulduktan sonra daha önce anlaştığı gibi Medineli rehber mağaranın önünden alıp götürecekti, öyle de olmuştu yani her şey düşünülmüş sonra uygulanmıştı. Medine Dönemi’nde yine en büyük irşat ve öğretim, Hz. Muhammed ile Hz. Ali ve onlardan asla ayrılmayan Hz. Fatıma annemizin omuzlarında idi, yani vahiy gününden ömürlerinin sonuna dek O, Yüce Resul ile Hakk Veliyyullah’ı birisi Mürşit, birisi Pir ve Yol’un en yüce rehberliğini yapmak için hayatlarını dahi hiçe saymışlardı. Hani yazımızın başlığında değindiğimiz İslam’ın yayılışında Alevilik demiştik ya!

İslam’a gönül vermiş her bir Ehl-i Beyt sevdalısının, evvela İslam’dan önce, Arap dini, inanışları ve sabii dinin vahabi mezhebi. Bunu okuduklarında ise görecekler ki; bu yaşanılan çocuk yaşta evlilik, kadının insandan sayılmaması ve Hak sahibi olunmaması, mezhep ve tarikatların İslam dininden önde itibar görmesi, uydurulan tüm hadislerin, Hz. Muhammed’in imiş gibi Kur’an ayetlerinden daha fazla itibar görmesi ve daha nicesi. Hani hep yazarız Alevilik İslam’ın özüdür, İslam sevgi ve hakkaniyetin ta kendisidir.

Buna en belirgin örnek ise! Kameri tarihli; 303 olan bir kitap adı. 

(Hasa’isül Alevi) /Yazarı; Ebu Abdurrahman Ahmet Bin Ali Nisai.

   Adlı kitabın ne anlama geldiğini ve içindekilerini okumalarını öneririm. İşte o zaman Alevilik ne zamandan beri vardır ve bizler neden Alevilik İslam’ın özü ve hatta ta kendisidir diyoruz anlarsınız. Ve yine Ehl-i Beyt kimlerdir Hz. Muhammed neden Hasan ile Hüseyin benim evlatlarım, oğullarımdır dediğini bir başka kaynaktan aktaralım.

   Çok zalim ve Emeviler’in en lâini en çok mazlum katleden Ehl-i Beyt’in acımasız düşmanı haccac, İmam-ı Ali’nin sırdaşı ve can yoldaşı Kamber’i şehit ettikten sonra ve yine binlercesini işkence ile şehit edildikten sonra, Hz. Ali’nin yetiştirdiği ünlü bir bilge olan Şuabi’yi yakalıyor. Ünlü Âlim Şuabi şöyle anlatır bu sorgulanma hadisesini!

Şuabi diyor ki: Haccac zalimi yaveri vasıtası ile beni çağırdı! Korktum, korkuyla beraber çaresiz Haccac ’ın huzuruna çıktım. Haccac beni görünce, dev gibi bir cellâdın da hazır olmasını emretti. Cellât geldi, Haccac bana hitaben dedi ki:

    Ey “Şuabi”, işitiyorum ki sen, İmam Hasan ve İmam Hüseyin için onlar Hz. Muhammed, Resulullah’ın zürriyetleridir, diyormuşsun.

Bu doğru mudur? Söyle bakalım.

Ben cevap verdim:

 Evet, Ey Haccac, İmam Hasan ve İmam Hüseyin a.s. Hz. Muhammed’in zürriyetleridir dedim.

Bana, bunu ispatlamazsan, buradaki Cellât seni öldürecektir dedi.

Ben, öldüreceğimi bilmekle beraber, korkmadan dedim ki:

Evet, ben Kur’an’ı azmüşşan ile bunu ispat edebilirim.

O, Kur’an da ki, mübahele ayeti ile değil başka ayetle ispat et dedi.

Ben evet, bunu başka ayetler ile ispat edebilirim dedim. Ve ben, şöyle devam ettim; altıncı En’am suresi 84 ve 85 Ayetleri ile ve sonrasında ki, ayetlerle cevap verdim.

   “Biz İshak ve Yakub-u İbrahim’e ihsan ettik ve her birine Hidayet ve Nübüvvet verdik. Daha önce de Nuh’a hidayet ve nübüvvet vermiştik. Onun zürriyetinden Davut, Süleyman, Eyyüp, Yusuf, Musa ve Harun’a da hidayet ve nübüvvet verdik. İşte biz ihsan edenleri böyle mükâfatlandırırız”. (En’am 84)

   “Zekeriya’ya, İsa’ya, İlyas’a hidayet ve nübüvvet verdik. Bunların her biri salahta kamillerdir”.

       (En’am 85)

Burada Haccac, araya girerek dedi ki; o kadar çoktur ki, sayılması mümkün değildir.

Ben Devamla! Okumaya başladım.

   “İsmail, El-yesa, Yunus ve Lut-u da hidayete erdirdik. Hepsini âlemlere üstün kıldık. (Bu Peygamberler kendi zamanlarında âlemlere üstün kılınmışlardır.)” (En’am 86)

   “Onların babalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden bazılarına da üstün meziyetler verdik Onları seçtik ve doğru yola ilettik.” (En’am 87)

    “İşte O, Allah’ın hidayetidir. Kullarından dilediğini ona iletir. Eğer onlar da Allah’a ortak koşsalardı kendileri için yapmakta oldukları amelleri elbette boşa giderdi.” (En’am 88)

    “İşte onlar, kendilerine kitap, hikmet ve Peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Eğer bunlar onları inkâr etselerdi, derhal biz onları inkâr etmeyecek bir toplumu onlara vekil bırakırdık.” (En’am 89)

    “İşte o Peygamberler Allah’ın hidayet ettiği kimselerdir. Sen de onların yoluna uy. De ki; ben buna Peygamberlik ve Velilik İfasına karşılık sizden bir ücret istemiyorum. O Kur’an âlemler için öğütten başka bir şey değildir.” (En’am 90)

haccac manayı anladı çok var Ya Şuabi. O halde, Hz. İmam Hasan ve Hz. İmam Hüseyin ile Resulullah arasında kaç batın vardır?

   Haccac bana! Güya Kur’an da, bu ayeti ben görmemiş gibiyim dedi.Haccac benim delil ve ispatımı görmekle beraber yine de, beni öldürmekle tehdit etti. Ben de (Maveraünnehir) tarafına kaçtım. Oradan bile benim yakalanarak idam edilmemi için emirler gönderdi.Ancak ben saklanarak hem hayatıma devam ettim ve hem de Mürşidim Aliyyül Mürteza’nın ve evlatlarının emirleri, üzere insanları irşat ettim. Bu öğreti hep var oldu hiç durmadan Emevi, Abbasi ve sonrasında hep devam etti. Bu devirlerde gerçekler hep gizlendi insanlar korkuyordu.

  Emevi ve Abbasiler döneminde Ehl-i Beyt evladı çeşitli bahanelerle katledildi, Hz. Ali ve evladına talip olanlar katledildi, ama! Ehl-i Beyt’e düşmanlık edip buğz edenler hep taltif edilip makam sahibi oldular.

 Bu uzun yazıyı açıklamak gerekirse?

Başlık olarakta, yazıldığı üzere! Hz. Muhammed’den günümüze Ehl-i Beyt evladı imamet, Kur’an da ki ayetlerden de anlaşıldığı gibi, hep insanları irşat etmiş ve insanlık uğruna gâhi şehit edilmiş gâhi eziyet edilip sürgün edilmişler. Bunu icra ederlerken de hiçbir mevki, menfaat ve ücret istemeden hayatlarını dahi feda etmekten çekinmemişler.

   Bugün ise acı olan bir gerçek var ki! 1400 yıldır yezitler yezitliklerini yaptılar ama! Şimdilerde ise içimizde yetişen ve kimileri sadece baba ve anaları Alevi olduğu için, Alevi sayılanlar en büyük yezitliği yapmakta ve Hakk- Muhammed- Ali ve Alevi İslam İnancına düşmanlık etmekteler.

   Asıl üzücüsü de bu, kimileri Alav, kimi Luvi, kimileri Şaman kimi de Zerdüşt eyledi bizi.

   Çocukların isimleri bile değişti, yani demem O ki, Canlar! Bir olma ve gerçek Alevilerin kendilerini toparlaması ve sevgi, barış, hoşgörü ve kardeşliğe yeniden dönmesi ve mürşitlerin de beyan ettiği gibi!

  BİR OLALIM DİRİ OLALIM İRİ OLALIM.

  ELİMİZE, DİLİMİZE, BELİMİZE SAHİP OLUP EDEPLİ VE AHLAKLI OLALIM.

  Hakk- Muhammed-Ali ve evladı Ehl-i Beyt yar ve yardımcımız olsun İnşallah.

 

ALEVİ İSLAM İNANÇ HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI

Ayrıntılı Bilgi İçin; Alevi İslam İnanç Hizmetleri Sayfasını Takip Ediniz  https://www.aleviislaminanchizmetleri.org/