(Ya yol süreceğiz ya yok olacağız!)
Kim olduğunu bilmeyen, kim olduğunu bilmediği için nereye gideceğini de bilmeyen, yönünü şaşırıp ortada kalan Alevileri gördükçe bu toplumun bir bireyi olarak yüreğim sızlıyor.
Oysaki kim olduğumuz, geçmişimiz apaçık bir şekilde orta yerde ve apaydınlık bir şekilde duruyor. Bu geçmiş bizleri hayatın her alanında hem bireysel ve hem de toplumsal anlamda ileriye taşıyacak en sağlam temellere sahip.
Bizler geçmişimizi bilip sahipleneceğimiz yerde ona sırt dönüyor, dudak büküyor, yer yer aşağılıyor ve düşmanlık güdüyoruz.
Hal böyle olunca da yönümüzü nereye çevireceğimizi bilmiyor, kim olduğumuzu ve nereye ait olduğumuza karar veremiyor bu kararsızlık ve şaşkınlıkla hayatın her alanında geri bir konumda kalıyoruz, özellikle genç kuşak olarak bu böyle.
Zerre kadar tarih ve toplum bilincine sahip birisi bilir ki insan ancak yeniyi ve daha iyisini ancak geçmişinin üzerinden şekillendirir. Geçmişin eksik, zayıf, hatalı yanlarını törpüler iyi ve doğruları üzerinde de geleceğini şekillendirir.
Bizler bunu yapmak yerine geçmişimizi inkâr ediyor, kötülüyor, düşmanlık besliyor ve çağdışı inançlara yanaşmak istiyoruz.
Yeni adına bize uymayan, her yönüyle sırıtan, hayatımıza anlam ve değer katmayı bırakın bizden götüren ne varsa ona dört elle sarılıyoruz, buna da çağdaşlık diyoruz bilmem kaç bin yıl öncesinin inanç veya yönetsel biçimlerine.
Bunun sonu da hüsrandır, yenilgidir, yok oluştur.
Geçmişimize, inancımıza, değerlerimize düşmanlık yaptıkça olan ve daha da olacak olan budur.
Oysaki bizler tarihte inancımızı yaşamak, değerlerimizi korumak için gerektiğinde dağ başlarını, kuş uçmaz kervan geçmez yerleri yurt edindik, nedeni ise zalime boyun eğmemek ve mazlum insanları zulümden korumak ve katledilmelerini önlemek için.
Her türlü zorluğa ve zahmete katlandık ama inancımızdan ve değerlerimizden milim taviz vermedik. İşte atalarımızın can pahasına korudukları, sahiplendikleri inançlarına bizler günümüzde sırt dönüyoruz. Sadece sırt dönmekle, inkâr etmekle kalmıyor amansız bir düşmanlıkta güdüyoruz çünkü çok iyi yetiştirilen içimizdeki bölücüler kendilerini iyi pazarlıyorlar.
İnancımıza düşmanlık edip, geçmişimizi yok sayıp elin çer çöp olmuş ideolojilerini, inançlarını sahipleniyoruz bu sahiplenenlerin birçoğu da ne yazık ki, iyi besleniyorlar. Bu da bir tercih, lakin bu benim kendi şahsi inancımdır ben böyle düşünüyorum dese saygı duyulur elbette.
Fakat bu tercih somut örnekleriyle kanıtlandığı gibi bizleri tüketiyor, yok ediyor.
Bundan hiçbir ders çıkartmayıp inat ve ısrarla aynı şeyleri yapmakta bir akıl tutulması, gönül kararması olsa gerek. İşte yüreğinde zerre kadar aklık taşıyan, bilincini arındırma çabasında olanlaradır sözümüz.
Biz Aleviyiz.
İnancımızdan, değerlerimizden vazgeçip onları inkâra yöneleceğimize aksine onlarla gurur duymalıyız, çünkü inancımızda mezhep faktörü yoktur; insana saygı en yüce değerimizdir, doğaya ve evrende var olan her bir yaratılana saygımız vardır Yaratan’dan ötürü.
Biz bugüne kadar inancı bizden farklıdır diye hiçbir kimsenin canına kıymadık. İnancı bizden farklı olana baskı, zulüm, kötülük yapmadık.
Bizim gibi olmayanları dini ve dilinden dolayı ezmedik, ayrımcılıkta bulunmadık. Bizler herkesin inancı kendisine doğru diyerek inancımızı yaşadık, yolumuzu sürdük.
Asırlar içerisinde yaşadığımız bu inanç, sürdüğümüz bu yol sayısız ikrar sahibi Alevi’nin görkemli katkılarıyla en temiz ve pak haliyle bize kadar ulaştı, devam edecektir de.
Şu an hayatın her alanında bizi her boyutuyla anlamlı bir yaşamın sahibi yapacak değerlerimiz, inancımız, doğrularımız var. Bu müthiş mirası sahiplenmek, onunla yaşamımıza mana katmak, toplumsallığımızı geliştirmek bizim elimizdedir. İnancımızdan, yolumuzdan, değerlerimizden şüphemizin olmaması gerekiyor, olanların da bu İnancın içinde yeri yoktur zaten.
Şüphesi olanlar ise özünü samimiyetle yoklasın. Görecektir ki tarihten günümüze bize düşmanlık edenlerin günümüz modern söylemlerinin etkisindedirler.
Yani dememiz o ki; güzel Canlar:
İnancımız bütünlüklüdür, teolojik anlamda eksiğimiz, tutarsızlığımız, çelişkilerimiz yoktur, yeter ki, bir Mürşitten gerçek Hakk Muhammed Ali yol evladından öğrenelim.
Toplumsal anlamda cümle insanlığın huzurunda alnımız aktır, başımız diktir, çünkü; bizim inancımızda kan davası yoktur, bizler! Eline diline beline sahip olan Alevileriz.
Atalarımız korkudan değil, aksine aşk ile bağlı oldukları için bu inancı seçtiler, yaşadılar ve bunun için gerektiğinde bedel ödediler. İnancımızın özü “Hak Muhammed Ali” diye beyinlerimize işlenmiş, yüreklerimizde sabitleşmiştir.
Bizim yönetimimizde Hz. Muhammed’in ahlakı, Hz. İmam Ali Cenab-ı Mürteza’nın hakkaniyeti, Hz. İmam Hasan’ı Müşteba’nın barışı, Hz. İmam Hüseyin’i şehidi Kerbela ’nın kıyamı vardır. Ve Hz. Fatıma-i Zehra’nın! İmamı Ali Cenab-ı Mürteza’nın Kevser’in nuruna ikrar vermiş Alevileriz biz...
Ulularımız, Ozanlarımız başta Pir Sultan, Şah Hatayı ve diğerleri olmak üzere daima Hak Muhammed Ali demişlerdir.
İnanç önderlerimiz evladı resul olan ocakzâde dedelerimizdir.
Ehl-i Beyt’e bağlılığımız inançsal anlamda olduğu için tartışılmazdır.
Yani özcesi; yol bellidir, kural ve ilkeler ortadadır, bize kattıkları varoluşumuza verdiği cevaplar nettir, berraktır.
O halde var olmak, gelişmek, insanlık içinde onurlu bir şekilde yaşamak için geçmişimize, inancımıza sahip çıkalım.
Akla ziyan çağdaş yezitlerin propagandasına kanarsak yolu yok sayar, geçmişimizi inkâr eder, atalarımıza düşmanlık besleriz.
Bunun sonucunda da geçmişsiz olduğumuz için geleceksiz kalır yok olup gideriz.
Ya yol süreceğiz ya yok olacağız.
ALEVİ İSLAM İNANÇ HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI
Ayrıntılı Bilgi İçin; Alevi İslam İnanç Hizmetleri Sayfasını Takip Ediniz https://www.aleviislaminanchizmetleri.org/