TASAVVUFTA CEM MAKAMI / 22 Haziran 2023, Perşembe

Bu makam, Bekabillah mertebelerinin birincisidir. Cem etmek; toplanmak, bir araya getirmek, birleştirmek anlamındadır. Bu makama, uluhiyyet ve ruh makamı gibi isimler de verilmiştir.

Bu makam bâtınla zâhiri bitleştirme makamıdır. Bu makam Hakk’ı zâhir ile halkı da bâtın ile müşahede etmektir. Bu makamda halk ayna olmuştur ve halk aynasından da Hak zâhir

olmuştur.

Bu hususu daha iyi anlayabilmek için teşbih ederek söylemek gerekirse Allah ismi, kendi Zât’ının sıfatıdır. Halk ise görünür görünmez tüm varlıklardır ve Zât’ın bu âlemde görünen

tecellileridir. Allah ismi, kendi Zât’ının sıfatı olduğuna göre “Nereye bakarsan O’nun yüzü görünür” ayetine göre âlem yani halk aynasından Hakk görünür. Hakikat yolcusu, kendini bildikten sonra bu âleme bakışı da değişir. Bu makamda hakikat yolcusu, kendi içinde keşfettiği Hakk’a (HU) ya öyle sarılır ki kendisini yok eder ve her şeyi

Hakk olarak görmeye başlar, Kur’an’da: “İnsanlara âlemde ve kendi nefislerinde

ayetlerimizi göstereceğiz. Ta ki gerçek olduğu, onlara iyice belli olsun” (Fussilet 53) buyruluyor. Bu Kur’an ayetine göre Yüce Allah insanlara, “Biz size gerçekleri tam olarak anlayabilmeniz için

resuller gönderdik. Esasta sizin zatınızın derinliğinde tüm ilahi sırlar mevcut olmasına rağmen siz bunları fark edip açığa çıkaramıyorsunuz. Ta ki siz bu gerçekleri Afak’ta ve Enfüste yani

âlemde ve öz nefsinizde fark edinceye kadar resullerimiz vasıtasıyla gerçekleri anlatmaya devam edeceğiz anlamındadır.

Aslında insan, tüm âlemlerin özetidir, mikro âlemdir. Tüm hakikatler, esasta insanın varlığında mevcuttur. Ancak insan kendi özünde ve fıtratında mevcut olan bu gerçekleri tek başına açığa çıkarıp anlayacak durumda değildir. Kendi özünde ve fıtratında mevcut olan bu gerçekleri insanın anlayabilmesi için bu gerçekleri insana anlatabilecek ve bu gerçeklerden bahseden bir rehbere ihtiyaç vardır. Bu rehber de Allah’ın tüm sırlarına ve ilmine vakıf olan veli ve kâmil insanlardan başkası olamaz. Bu mertebeye eren bir kimse de on sekiz bin âlemi cemedip Yüce Allah’ın Zâtı’nın sıfatlarında görebilen kimsedir. Cem etmekten maksat tüm âlemin ve görünür görünmez tüm varlıkların Allah’ın Zât’ının sıfatlarından ibaret olduğunu

müşahede etmektir. Bu hususu Âşık Veysel’in şu dörtlüğünde de görüyoruz:

Hayyam’a kadehte meyde göründün,

Neyzen’e kamışta neyde göründün,

Veysel’e mevcut her şeyde göründün,

Ne sen var ne ben var bir tane Gaffar.

“Doğu da batı da yalnız Allah’ındır. O halde nereye dönerseniz orada Allah’ın yüzü vardır.‘‘ (Bakara 115) Bu ayetin gereği olarak hakikat yolcusu, Veysel gibi nereye bakarsa Hakk’ın cemal yüzünü görür. Hakikat yolcusunun Allah’ın cemalini görmesi, her an Allah’ı müşahede etmesi demektir. Kısacası tüm âlemi tek bir varlıkmış gibi görüp Allah’ın Zât’ında cemetmektir. İşte bundan dolayıdır ki Allah Kur’an’da: “Oraya gelince, o mübarek yerdeki vadinin sağ kıyısındaki ağaç tarafından kendisine şöyle seslenildi: “Ey Musa! Bil ki ben, bütün âlemlerin Rabbi olan Allah’ım.” Burada yüce Allah’ın Musa Peygamber’e ağaçtan seslendiğini

görüyoruz. Burada ağaç, Allah’ın Zâtı’nın tecellisidir.

Kaynak: Hakkı Saygı BABA / Kâinatın Varoluşu – 2

(Özet olarak aktarılmıştır.)

ALEVİ İSLAM İNANÇ HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI

Ayrıntılı Bilgi İçin; Alevi İslam İnanç Hizmetleri Sayfasını Takip Ediniz  https://www.aleviislaminanchizmetleri.org/