Alevî kelime anlamı olarak Beyt-i Ali’den gelmektedir. Yani Hz. Muhammed’in ailesi dediğimiz Ehl-i Beyt’e duyulan saygı ve muhabbetin ifadesi olarak kullanılır.
Allah’ın varlığına, Kur’an’ı Kerim’e ve içerisinde geçen tüm peygamberlere inanan ve İslam’ın Horasan / Mavaünnehir bölgesinde yeşermeye başlayan ve bir Türkmenlerin yorumu olan Alevilik; Hâce Bektaş Velilerin, Şah Hatayilerin, Pir Sultan Abdalların, Hamdullah Çelebilerin ve nice Hak aşıklarının gittiği yoldur. Bu yola ikrâr verenlere Alevî denir.
- Alevilerin Allah’ı anmak ve sosyal işlerini çözmek (örneğin, küskünleri barıştırmak) için toplandıkları yere cem evi denir.
- Aleviler, Cem ibadetlerini anladıkları dilden yaparlar.
- Alevilerin inanç önderleri, ocakzâde dediğimiz dedelerdir. Her ocağın piri, rehberi, mürşidi vardır. Bu ocakzâdelerin insanları aydınlatmak, olgunlaştırmak (insan-ı kâmil mertebesine ulaştırmak) doğru bilgi vermek ve toplumsal barışı sağlamaktan başka görevi yoktur.
- Cem ibadetlerini Kur’an’ın emri olan ‘’Ya eyyuhallezine amenu’’ (Ey Allah’a güvenenler) Cuma ibadetlerini kadın erkek birlikte, perşembeyi cumaya bağlayan Cuma gecesi yaparlar.
- Cem ibadetlerinde 12 hizmet vardır. 12 hizmet genelde müsahiblik ve görgü cemlerinde uygulanılır. Haftalık cem ibadetlerinde ise cemler daha kısa sürer.
- Alevilerin günlük ibadetleri sabah güneş doğarken ve akşam güneş batarken olmak üzere 2 vakittir. Kur’an’ı Kerim’in de içerisinde geçtiği ayetler 2 vakiti işaret etmektedir. 3 ya da 5 vakit namaz Şiilik ve Sünnilik geleneklerinde mevcuttur. Şii / Sünni canlarımız bu tezlerini genelde hadislere bağlarlar.
- Aleviliğin olmazsa olmazlarından biri ikrardır. İkrar vermek demek, söz vermek anlamında değil; ‘’sözünde durmak”a anlamındadır.
- Aleviler saz ile, tevhid okuyarak, semah dönerek ibadet ederler. Yüce Allah Kuran’ı Kerim’in Hac Suresi 67’de ‘’Biz her ümmet için bir ibadet şekli / nüsuk belirledik’’ der. Dolayısıyla yeryüzündeki farklı farklı ritüellerde ibadet şekillerinin olması Tanrı’nın bir taktiridir. Kimse diğer bir başkasına nasıl ibadet yapabileceğini dayatamaz.
SALAT NE DEMEK?
Salât Kur’an’ı Kerim’in birçok ayetinde geçmektedir. En önemlisi neredeyse bütün Kuran çeviricileri salât kelimesini ‘’NAMAZ’’ diye çevirmektedir. Peki öyle midir?
Namaz, Farsça bir kelimedir. Kur’an’da geçmez. Tıpkı oruç kelimesinde olduğu gibi. Oruç’ta Farsça kelimedir. Arapça’da, dolayısıyla Ku’ran’ı Kerim’de savm ve siyam olarak geçer.
‘’Salat’’ın, çoğulu ‘’salavat’’tır. Salavat, tüm salatları içerisinde barındırır. Kur’an’da salat aslında 3 anlamda kullanılır. Genel anlamda ise salat; destekleme ile ilgilidir.
- Allah’ın dinini, yasalarını ayakta tutarak, destekleyerek ve uygulayarak (ekimus salate) salat edilir. Ayrıca bu insanlar arasındaki dayanışmayı da içerir. (Örneğin doğruluk, dürüstlük, erdemli yaşam, yoksulların yanında olmak gibi…)
- İnsanların ve tüm yaratılmışların Allah’ın doğadaki yasalarına uyum sağlayarak teslim olması ile salat edilir. Eğer bu salat yerine getirilseydi, doğanın neden kirlendiğini anlardık. (Örneğin Nur 41’de kuşlar da kendi salatını yapar; yani ‘’doğaya uyum sağlayarak Allah’a teslim olurlar’’, demek istiyor. Kuşlar namaz kılar diye çeviremiyorlar!)
- Allah’tan destek istemek. Yani Allah ile irtibat kurmak, O’na yönelmektir. Allah’ı anmak ya da zikretmektir. Allah’tan destek istemek kişinin kendisine kalmıştır. Allah’tan destek istemenin Farsçası namaz ya da niyaz kelimeleri ile ifade edilir. İkisi de aynı kökten gelmektedir.
3 tanımda salatı açıklamaktadır. Maalesef bugünün Kuran çevirilerinin tümünde, salatı namaz diye çeviriyorlar. Bu yüzden bazen işin içinden çıkamıyorlar. Örneğin Kur’an’ı Kerim’de Ahzab Suresi 56’da ‘’Allah ve melekleri peygambere çokça salat ederler’’ ayetini, ‘’Allah ve melekleri peygambere çokça namaz kılarlar’’ diye çeviremiyorlar. Tabi ki burada ‘’salat eder’’ yerine ‘’destekler’’ ifadesini kullanmaktadırlar. Bunun gibi onlarca çelişki vardır.
ALEVİLER’DE GÜNLÜK İBADET
- Belirtmeliyiz ki, Aleviler aslında yüzyıllardan beri 2 vakit (güneş doğarken ve güneş batarken) Yaratıcı Allah’a yakarırlar. Hâlâ bazı yörelerde yaşlılar bu inancı sürdürmektedirler. Maalesef bazı bölgelerde şii ve sünni asimilasyonu nedeniyle 5 ya da 3 vakit kılan, yani bu geleneğe uyan Aleviler de vardır.
- Nur suresi 41’de sabah ve akşam 2 vakitten bahsetmektedir. Maalesef bu ayette 3 vakit olduğunu ısrarla söyleyenler de vardır. Aynı şekilde ‘’salatı vusta’’ diye bahsedilen aynı ayette ‘’orta namaz’’ diye çevrilmektedir. Böylece namazın 3 vakit olduğunu savunanlar vardır. Ancak bunun öğle mi, ikindi mi olduğu konusu hala tartışılıyor. Ancak aynı ayette ‘’salatı vusta’’ya yani orta salata daha özen gösterin deniyor. Böylece bir mantık hatası daha çıkmaktadır. Çünkü sabah ve akşam ki yakarışlar önemsiz midir ki öğlen veya ikindi denilen salatı vustaya daha çok dikkat edin denmektedir. Orta namaz denilen orta salat aslında Kuran boyunca en çok geçen destekleşme ile ilgilidir. Çünkü sabah ve akşam salatı Hakka yönelme, orta salat ise destekleşme ve dayanışma ile ilgilidir. Yani fakiri kollamak, yoksulun yanında olmak, ihtiyaç sahibine ihtiyaçlarını ulaştırmak, Kuran boyunca daha çok önem arz etmektedir.
- Sonuç olarak biz Aleviler, cuma gecesi dediğimiz Perşembe akşamları yaptığımız cem ibadeti dışında günlük ibadetlerimizin de sabah güneş doğarken ve akşam güneş batarken olduğunu bilmemiz gerekmektedir.
ALEVİLERİ ÖTEKİLEŞTİRME (ASİMİLASYON)
Diyanet İşleri Başkanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı gibi devlet kurumları eğitimlerinde ve uygulamalarında İslam’ın yalnızca bir yorumunu. O da Sünnilik inancını esas aldığını görüyoruz. Alevi çocuklarına öğretilen ya da dayatılan Sünnilik yüzyıllardır gelen bir devlet poltikası aslında. Cumhuriyetle birlikte, laiklik ilkesiyle hayata geçirilen bilimgüderlik; Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği aydınlık çizgi maalesef bugün yerini dayatmacı uygulamalara bırakmıştır. Artık Aleviler –Kuran’da da olmamasına rağmen- zorla sünni namazı kıldırılıyor, kılmayanlar not ile cezalandırılabiliyor. Halbuki Kuran’ı Kerim der ki; ‘’ La ikrahe fid dini’’ yani ‘’Dinde baskı/zorlama/dayatma yoktur’’. Bu ayetten habersiz mi acaba Müslümanım diyenler?
Şiilik ise Alevilikten yine farklıdır. Kırklar sembolü, semah şiilere göre sadece bir folklör ve mitolojidir. Şiilikte kadın erkek birlikte ibadet yoktur. Saz ile yapılan ibadetlere ise hurafe derler.
En çok kullanılan iddia ise ‘’Hz Ali camide şehit oldu, siz neden camiye gelmiyorsunuz?’’ savıdır. Ancak bunun belgesi ya da ispat edilecek bir fotoğrafı yoktur. Hürriyet gazetesi yazarı 1972’de Küfe’de Ulu Cami hocasına sorar; ‘’Hz. Ali nerede şehit oldu?’’. Cevap; ‘’kapısının önünde’’.
Kaldıki o dönemde cami yoktu. Mescit vardı. Mescitler ise bugünün camileri gibi minareli, ihtişamlı ibadethaneler değildi!
Diğer bir iddia ise Peygamberimiz Hz. Muhammed peygamber olduğunda ile ilk namaz kılan kişinin İmam Ali olduğu iddiasıdır. Ancak Hz. Muhammed peygamber olduğunda ne Fatiha suresi (ki Fatiha suresi inen 5. Ayettir, yani 147 ayet sonra inmeye başlamıştır.) ne de İhlas suresi vardı. Alak suresinin ise hangi konulardan bahsettiğini biliyoruz. Diğer bir konu ise Kuran’ı Kerim’de secde, ruku ve kıyamda hangi ayetlerin/duaların okunacağı belirtilmemiştir. Bugün kılınan Sünni ve Şii namazları peygamberin vefatından 150-200 yıl sonra yazılmıştır. Kütüb-i Sitte denilen 6 hadis kitabı aslında bu namazların ve sünnet adı verilen uygulamaların kaynağıdır. Anlıyoruz ki, peygamberden çok sonra yeni bir namaz ve yeni uygulamalar icad edilmiştir.
Biz Alevilere düşen okumak, araştırmak ve yolumuza sahip çıkmaktır. Bugün elbette bazı geleneklerimiz, inancımız çağın gereksinimlerine uygun olmayabilir. Çünkü yüzyıllardır lokal yaşamış bir toplumuz. Ancak Allah’ın bizlere en büyük nimeti olan aklı kullanara, Yüce Allah’a ulaşmanın, dünyada ve ahirette mutlu olmanın anahtarını bulur, gelecek kuşaklara tertemiz bir inanç ve tertemiz gelenek, kültür bırakabiliriz.
ALEVİ İSLAM İNANÇ HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI
Ayrıntılı Bilgi İçin; Alevi İslam İnanç Hizmetleri Sayfasını Takip Ediniz https://www.aleviislaminanchizmetleri.org/