30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI VE LOZAN / 03 Eylül 2022, Cumartesi

30 Ağustos 1922

  Türk ordusunun, İtilaf Devletlerinin desteklediği Yunan ordusuna karşı giriştiği genel saldırıyı tanımlayan Büyük Taarruz, Kurtuluş Savaşı’nın en önemli aşamasıdır. 21 Ağustos 1922’de taarruz emri verilmiş,

 26 Ağustos’ta saldırı başlatılmış, 30 Ağustos Başkumandanlık Meydan Muharebesinde Yunan kuvvetleri yenilmiş ve 9 Eylül’de Türk ordusunun İzmir’e girmesiyle Büyük Taarruz sonuçlanmıştır. Yunan kuvvetleri 18 Eylül’de Anadolu’yu tamamen terk etmiştir.

 Saldırının başlayacağı 26 Ağustos gecesini Nazım Hikmet, Kuvayı Milliye Destanı’nda 8. Bap’ta ‘26 Ağustos Gecesi Saatler’ başlığı altında şöyle anlatıyor:


“Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu. 
 Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki 

 Şayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden 

 Güzel, rahat günlere inanıyordu ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında, 
 Birdenbire beş adım sağında onu gördü. 
 Paşalar onun arkasındaydılar. 
 O, saati sordu. 
 Paşalar: “Üç” dediler. 
 Sarışın bir kurda benziyordu. 
 Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. 
 Yürüdü uçurumun başına kadar eğildi, durdu. 
 Bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak 
 ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak 
 Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlayacaktı.” (Nazım Hikmet Ran)
**********************************************

Sonrasını Mustafa Kemal anlatıyor Nutuk’ta:

“…26 Ağustos sabahı Kocatepe’de hazır bulunuyorduk. Sabah saat 5.30’da topçu ateşimizle taarruz başladı. Efendiler, 26/27 Ağustos günlerinde, yani iki gün içinde, düşmanın Karahisar’ın güneyinde 5 ve doğusunda 20 – 30 kilometre uzunluğundaki müstahkem mevkilerini düşürdük. Yenilen düşman ordusunun bütün kuvvetlerini, 30 Ağustos’a kadar Aslıhanlar yöresinde kuşattık. 30 Ağustos’ta yaptığımız savaş sonunda (Başkomutan savaşı) düşmanın ana kuvvetlerini yok ettik ve esir aldık. Düşman ordusunun başkumandanlığını yapan General Trikopis de esirler arasına girdi. Demek ki tasarladığımız kesin sonuç beş günde alınmış oldu. 31 Ağustos 1922 günü ordularımız ana kuvvetleriyle İzmir’e doğru yol alırken, diğer birlikleriyle de düşmanın Eskişehir’in kuzeyinde bulunan kuvvetlerini yenmek üzere ilerliyordu.”

“Efendiler, Başkomutan Savaşı’nın sonuna kadar her gün büyük başarılarla gelişen taarruzumuzu, resmi bildirilerde pek önemsiz harekâttan ibaret gösteriyorduk. Maksadımız, durumu mümkün olduğu kadar dünyadan gizlemekti. Çünkü düşman ordusunu tamamen yok edeceğimizden emindik. Bunu anlayıp düşman ordusunu felaketten kurtarmak isteyeceklerin yeni teşebbüslerine meydan vermemeyi uygun görmüştük. Gerçekten, bizim hareketimizi sezdikleri zaman ve taarruzumuzun arkasından bize başvuranlar olmuştur. Örnek olarak biz taarruza devam ettiğimiz sırada, Bakanlar Kurulu Başkanı olan Rauf Bey’den (Rauf Orbay), ateşkes konusunda İstanbul’dan haber geldiğini bildiren 4 Eylül 1922 tarihli bir telgraf almıştım.”

“Doğrudan doğruya bana gönderilen bir telsiz telgrafta da İzmir’de İtilâf Devletleri konsoloslarına benimle görüşmelerde bulunma yetkisinin verildiği bildirilerek, onlarla hangi gün ve nerede buluşabileceğim soruluyordu. Buna verdiğim cevapta da 9 Eylül 1922’de Kemalpaşa’da görüşebileceğimizi bildirmiştim. Gerçekten de söz verdiğim gün, ben Kemalpaşa’da bulundum. Fakat görüşme isteyenler orada değildi. Çünkü ordularımız, İzmir rıhtımında ilk verdiğim hedefe Akdeniz’e ulaşmış bulunuyorlardı.”

Türk Kurtuluş Savaşı, yıllardır emperyalizmin baskısı altında ezilmiş bütün halklara, bu ezilmişliğin bir kader olmadığını ve kendi kaderlerini kendilerinin belirleyebileceğini göstermiş müthiş bir başkaldırıdır. O inanılmaz başkaldırının başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk’ün ve Kurtuluş Savaşımızın bütün kahramanlarının aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyor, ulusumuzun en büyük bayramı olan 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutluyorum.

  Hiç düşündünüz mü, madem Kurtuluş Savaşı'nda sadece Yunanla savaştık, gibi düzmece tarihler yazılmakta, o halde Mudanya Ateşkesi'ni neden İngilizle, Fransızla ve İtalya’nla yaptık? Tam olarak kurtulduğumuz neydi? 1922'de ordularımız İzmir'i alınca vakit kaybetmeden İstanbul'a yöneldik.

  Malum İstanbul, İngilizlerin elinde. Bütün ordu İzmit'e yığıldı ve harekât için gün sayıldı derken ateşkes önerdiler. Lozan görüşmeleri başladı. Ordumuz İzmit'te beklerken, Lozan süreci 8 ay sürdü. İyi ama niye? Hangi konuda anlaşamıyorduk? Musul mu? Hayır. Musul 1 ay konuşup geçildi. Lozan'ın 8 ay sürmesinin 3 sebebi vardı...

 

1- Yüzyıllarca padişahlar ''kapitülasyon'' adı altında yabancılara öyle imtiyazlar verdi ki gün geldi tepemize çıktılar. Bankalar, işletmeler, limanlar vs onlarındı. Ordumuz Voynuklar, Martalozlar, Cerahorlar ismiyle Hıristiyan askerlerle doluydu. Gün geldi Almanlar yönetti. Paralarımızın üzerine Fransızca, Ermenice, Yunanca ibareler kondu. Devlet dairelerinde onların bayrakları dalgalanıyordu. Faturalardan istasyon isimlerine her şey onların dilindeydi. Aynı bugün Suriyelilere tanınan vergi, askerlik gibi ayrıcalıklar o kadar artmıştı ki bir yabancı suç işlediğinde Osmanlı zabiti onu tutuklayamıyor, kendi konsolosu gelip ilgileniyordu. İşte bu rezil düzenin yani kapitülasyonların Lozan'da kaldırılması için ısrar ettik. 8 ay buna direttiler ve sonunda kabul ettiler.

2- Bilindiği üzere Osmanlı ekonomisi çökünce Duyun-u Umumiye kurulmuş ve yabancılar Osmanlı maliyesine el koymuştu. Yabancıların bu egemenliği bitecek dedik. Yani Türkiye'nin ekonomisi bağımsızdır dedik! 8 ay direttiler ve sonunda kabul ettiler.

3- Gayrimüslim ile Müslümanın anlaşmazlığı bile çözülemiyordu çünkü Osmanlı mahkemelerini tanımıyorlardı. Lozan görüşmelerinde ''idari, adli, hukuki bağımsızlığımızı tanıyacaksınız.'' dedik. Yani Türkiye egemen olacaksa o halde bir yabancı suç işlediğinde Türk mahkemesinde yargılanacak! Dedik. 8 ay Türk yargısını tanımak istemediler ama sonunda kabul ettirdik!

     Yani Lozan'da Türkler, yüzyıllarca yabancılar tarafından tanınmayan Türk hukukunu ve egemenliğini yabancılara tanıttılar. Lozan imzalandığı gün, imtiyazlı olan bütün yabancılar, evlerinden, dükkânlarından, idari kurumlardan yabancı bayraklarını kaldırdılar. Yabancı gazeteler;

''Türk Zaferi'' diye başlıklar attılar. Hükümeti düşen İngiltere eski Başbakanı Lloyd George, Lozan Anlaşması'nın İngiltere için bir hezimet olduğunu açıkladı.

İşte Lozan budur. Unutmayın, Kurtuluş Savaşımız sonunda İngiliz Hükümeti düştü, Yunanistan'da ihtilal oldu, Yunan bakanlar Altılar Davası'nda kurşuna dizildi, kral sürgün edildi, Mısır'daki milliyetçileri ayaklandı, Hindistan'daki direniş sertleşti, İngiltere ve Fransa ilişkileri kopma noktasına geldi ve Türkiye'nin yeni sınırlarını tüm dünya onayladı...

   Bugün bu gerçeği yeni kuşak gençlerimize böyle uydurma tarihlerle tanıtmaya çalışan kimi zihniyetler şunu iyi bilmelidir ki, karşılarında her bir tarihi olayın bilincinde olan pırıl pırıl yetişmekte olan bir Gençlik durmakta...

     Rabbim gençlerinize ve bizlere birlik, beraberlik, sağlık, sevgi ve barış nasip eylesin inşallah...

 

ALEVİ İSLAM İNANÇ HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI

Ayrıntılı Bilgi İçin; Alevi İslam İnanç Hizmetleri Sayfasını Takip Ediniz  https://www.aleviislaminanchizmetleri.org/