Kur’anda oruçla ilgili ayetleri ana başlıklarıyla açıklayacak olursak;
“Hastalık, yada yolculuk sebebiyle oruç tutamayanlar tutamadıkları günlerin sayısı kadar başka günlerde oruç tutarlar”[1]
“Kuran’da hacla ilgili bazı eksikliklerde orucun fidye olarak tutulması”[2]
“Yanlışlıkla ölüme sebebiyet verip, köle affetme cezasını yerine getirmeyenlerin, iki ay kesintisiz oruç tutması”[3]
“Yemin bozanların kefaret olarak oruç tutması”[4]
“Hacda avlanma yasağını çiğneyenin kefaret olarak oruç tutması”[5]
“Hanımların cahiliye adetlerinde olduğu gibi anası, kız kardeşi gibi yakın akrabası ilan edip, boşanmaya kalkmanın cezası olan köle azadını yerine getiremeyenleri, kesintisiz iki ay oruç tutması geçer.”[6]
Görüldüğü gibi Kur’an bazı suçların cezasında orucun, suçun dünyevi karşılığı olarak tutulmasını söyler.
Asıl başlıklarıyla inceleyecek olursak:
Katl (Kefaret) orucu: “Her halde bir Müslüman’a layık değil ki, haksız olarak bir Müslüman’ı bile bile öldüre. Her kim bir ehli imanı bilmezlikle ölümüne sebep olsa, esir olmuş bir Müslüman kul veya cariyenin azat edilmesi üzerine farz olur, ve birde ölünün sahibi aldığı o diyeti sadaka ede veya hiç almaya. Eğer ölü size düşman bir kabileden olsa bile mümindir, bir Müslüman esiri bay olsun bayan olsun azat etmesi katil üzerine borç olur. Öldürülen aranızda ahitleşme olan bir kavimdense ailesine kan parası vermek, ve bir mümin köle azat etmesi gerekir, bunları yapmayan Allah’a tövbe ederek iki ay birbiri ardına oruç tutmalıdır.”[7]
Kur’an, zalim olanları, insan canı alan katilleri lanetlediği gibi diyet ödemekle yani, ceza olarak da iki ay kefaret orucu tutup aç kalmayı emrediyor. Kerbelanın katilleri acaba bu orucu yaşadılar mı bilemem.
“Bir mümini kasten öldürene gelince onun cezası, içinde sürekli kalmak üzere cehennemdir. Allah gazap etmiştir böylesine, lanetlemiştir onu, çok büyük bir azap hazırlanmıştır ona.”[8]
Günümüz dünyasında bunun yaşanmasına imkan var mıdır? Diğer bir deyimle, adam öldürüp sonrada iki ay oruç tutup, kurtulmanın yolu olur mu? Yoktur. Çünkü, yasalarımız onun takipçisi olacaktır. Kişinin, yasaların dışında vicdani, ahlaki bir sorumluluğunun bilincinde olunmasıdır. Allah’ın affetmediğinin bilinmesidir.
Muharrem orucu: Konumuzun başlığı da budur ve asıl konumuzdur. Bu konunun üzerinde etraflıca durmaya ve irdelemeye çalışacağız. Bilindiği gibi Muharrem ayı kutsal bir aydır. Bu ay haram aylardandır. Bu ayda savaş yapmayı yüce kitabımız kutsallığından dolayı yasaklamıştır. Muharrem ayı hicri takvimin ilk ayıdır, ve oruçta bu ayın birinde başlar. Yani hicri yılbaşında başlar. Kurban bayramının birinci gününden itibaren yirmi gün sayılır, yirmi birinci gün oruç tutulur. Muharrem orucu denmesinin altında, muharrem ayı yatmaktadır. Muharrem ayının kutsallığı söz konusudur. Muharrem orucuyla ilgili hakim zihniyetin görüşü şudur; Ramazan orucu gelince muharrem orucu nesh (Kur’an’ı kerim de sonda gelen bir ayetini, önce gelmiş bir ayetteki hükmü değiştirmesi, kaldırması, hükümsüz bırakması) edilmiştir. Bazı fıkıhçılara göre nesh olayı vardır, diğerlerine göre ise yoktur. Var ise hangi ayetin nesh edildiğini, hangisinin edilmediği şüphesi içimizde belirmeyecek midir? İmanla güman (Şüphe) bir arada olması şirk değil midir?
Hangi ayet yürürlükten kalkmıştır, hangisi kalkmamıştır? Ve bunun ölçüsü nedir? Kim bilecek, kim söyleyecek. Mademki nesh edilmiştir, niçin yerinde durmaktadır?
Nesh edildiğini varsayalım; Bu orucu Peygamber efendimiz tutmuş mudur, tutmamış mıdır? Tuttu ise, Peygamberimiz nesh edildiğini bilmiyor muydu? Tutmadığını söyleyenlere şunu sormak isterim? Peygamber efendimize Kur’an 40 yaşında geldiğine göre, Kuran’dan önce Peygamberimizin tuttuğu oruç yok muydu? İbadeti yok muydu? Ramazan orucu vardı ve onu tutuyordu diyenlere de yine sormak isterim:
Ramazan orucu Kur’anda hangi surededir?
-Bakara suresindedir.
Bakara suresi Kur’an’ın iniş sırasına göre kaçıncı suredir?
-92’nci suredir.[9]
kuranın tamamı kaç suredir?
-114 suredir.
-Kur’an kaç yılda gelmiştir?
-23 yılda.
-23 yılda 114 sure nüzul olduğuna göre, 92. surenin inişi takribi kaç yıla tekabül eder?
-Takriben 20 yıl olsa, Hz.Peygambere 1.Surenin nüzulu 40 yaşında gelmeye başladıysa, bir 20 yıl daha üzerine eklersek yaşı 60 dır. Hakk’a yürüdüğü yaş ise 63’tür. 60 yıl hangi orucu tutmuştur? Ramazan orucu Mekke’de değil, Medine de nazil olmuştur. Peygamberimiz Mekke’den Medine’ye hicret etmesinden iki yıl sonra inmiştir. O güne kadar ramazan orucu olmadığı için tutulmamıştır. Ramazan’dan sonra fitre verildiği için “Fıtır Bayramı” denilmiştir. Söylenceye göre peygamberimiz bayram namazından önce hurma yediği için şeker bayramına dönüşmüştür.
O zaman sormak lazım; Bakara suresi gelinceye kadar hangi oruç tutulmuştur?
–Muharrem orucu tutulmuştur. (Bir çok kaynakta vardır.)
Muharrem orucunu da tüm “Yasin ailesi” (Peygamber ailesi) tutmuştur.
Evet o gün Kur’an indirilmeden önce Fatiha, İhlas yoktu, ramazan orucu yoktu!
Niçin? Çünkü, henüz Kur’an indirilmemişti.
O zaman ne vardı? Hangi oruç, hangi ibadet vardı? Yüce kitabımızın ibadetin şekli ile ilgili gösterdiği adres tevhid dininin şekli yanını gelenekleştiren ilk peygamber Hz. İbrahim’dir... Ve ona uymamızı istiyor.
Hz.İbrahim, olmayan orucu, olmayan ibadeti mi yapıyordu? Oysa peygamberlerin görevi din icat etmek mi, yoksa var olanı kemalete erdirmek miydi? Peygamberin dini denmez, Allah’ın dini denir.
Efendim! Her peygamber kendinden önce gelen peygamberin şeriatının kaldırıldığı iddiasına gelince; Yüce kitabımızın buyurur ki;
“Allah’ın bundan önce gelip geçenler hakkında uyguladığı yasa budur. Allah’ın kanunun da/ tavrında/ davranışında bir değişiklik bulamazsınız.”[10]
“Bu Allah’ın öteden beri işleyip duran yolun yasasıdır. Allah’ın yolunda ve yasasında hiçbir değişme bulamazsınız.”[11]
“Senden önce gönderdiğimiz Resullerimize uygulanan yöntemde buydu. Sen bizim yol ve yöntemimizde değişme bulamazsın”[12]denilmektedir.
Allah’ın yol ve yönteminde değişiklik olmadığına göre peygamberimizin ve ondan önce gelmiş geçmiş tüm peygamberler oruç tutuyorlar mıydı? Tutuyorlarsa hangi orucu tutuyorlardı? Peygamber efendimizin yaptığını yapmak, tuttuğunu tutmak sünnet ise muharrem orucunu neden tutmuyorsunuz? Ve neden yok diyorsunuz? Namaza gelince; Peygamber efendimizin bedeni hareketlerle yaptığına sünnet deyip onu farzlaştırırken, Muharreme gelince bütün Peygamberlerin tuttuğu bu orucu neden yok sayıyorsunuz?
Namazın şekliyle, vaktiyle, duasıyla rekatıyla ilgili Kur’an da hangi ayetleri gösterebilirsiniz. Çünkü, Kur’an, namazın tarifini yapmamıştır. Kılınan namazın şekli Kur’an’ın emri değil, geleneğin uygulamasıdır.
Geleneği din edineceksiniz, Peygamberimizin tuttuğu ve tarihsel kaynaklara göre tüm peygamberlerin şükrane olarak tuttuğu orucu yok sayacaksınız. İşte buna insafsızlık ve körlük denir. “El insaf min el iman” (insafı olmayanın imanı olmaz).
Bu orucu tutanlar hakikat orucu deyip bütün uzuvları ile yaşayıp gönül kırıp can incitmezken, Ramazan tutmayanlar neden hor görülür? Hatta zulmedilir, incitilir. Orucun diğer adı “susmak” olduğuna göre niçin susmaz, can incitirsiniz, niçin?
Niçin sadece aç kalmayı oruç sayıyorsunuz?
Niçin; bütün bedeni ve ruhani hareketlerinize iradenizi hakim kılmıyorsunuz?
Niçin; ahlaki boyutunuza orucunuzu hakim kılmıyorsunuz! Açlık insanı bir yere taşımaz.... Peygamberlerin tuttuğu hakiki orucu tut ki, amaca ulaşasın... Tut ki; amel defterin Ehlibeytten yana olsun...
Tut ki; Bütün peygamberlerin şefaatına mazhar olasın...
Aleviler, Kur’an daki pek çok hükmün ve buyruğun zaman ve mekana kayıtlı olduğuna inanır. Türk boylarının sosyal yaşamı dikkate alındığında bir ay boyunca yemeden içmeden kesilip oruç nasıl tutacaklardır? Sürekli yer değiştiren, göçebe hayat süren, dağlarda otlak arayan yoksul insanlara zulüm olmazmıydı? Merhameti ve şefkati bol olan, “dinde zorluğun olmadığını” bildiren yüce Tanrının böylesi bir zorluğu kullarından istemesi mümkünmüdür?
Muharrem orucunu neden tutuyoruz sorusuna gelince?
Yüce kitabımızın emri olduğu için,
Peygamberimiz ve tüm peygamberler tuttuğu için,
Peygamber Ehlibeytinin sevgisi için,
Ahlaklı ve erdemli bir insan olup kötülüklerden uzak olamak için,
Nefsimizi ıslah edip “insan-ı kamil” olmak için,
tutuyoruz. Ve altını çizerek yazıyorum; Aleviler Muharrem ayında, muharrem orucunu tutuyorlar. Peygamberlerin tuttuğu hakiki orucu tutuyorlar. Bütün peygamberlere kurtuluş olan bu kutsal ay ve o kutsal ayın kurtuluş şükranesine tutulan oruç, bizlere de kurtuluş olur şükranesiyle tutuyoruz. Çünkü, Ehlibeytten yana olmak demek kurtuluşa erenlerden olmak demektir. Bu oruç Alevilerin uydurduğu bir oruç değildir.
Peygamberlere kurtuluş olan muharrem ayı, İslam peygamberin torunlarına kan, can, zulüm olur. O kutsal muharrem ayının onuncu günü kerbelada peygamber torunu İmam Hüseyin ve ailesine, sevdiklerine ölüm / şahadet olur. Kurtuluş ayı Ehlibeytin izinden gidenler/ sevenler tarafından mateme dönüştürülüp;
“Ah Hasan’ım, vah Hüseyin’im” feryatları / çığlıkları olur. O çığlıklar ki semayı bile ağlatır. Peygamberlere kurtuluş olan ay; Ehlibeyte şehadet, gözyaşı ve matem olmuştur. Bu kutsal ay Ehlibeyte sevgi ve muhabbet besleyenler için de kurtuluş olacaktır. Çünkü; onlar, Nuh’un gemisi misalidirler. Her kim o gemiye binerse kurtuluşa erenlerden olacaktır. Hz. Peygamber efendimiz buyurmuyor mu!; “Benim Ehlibeytim Nuh’un gemisi gibidir. Ona binen kurtulur, binemeyenler de helak olur” diye.
Aleviler, muharrem orucunu tutarlar ve de İmam Hüseyin’e gözyaşı dökerler, karalar giyip matem tutarlar. O gözyaşları İmam Hüseyin için bir vefa borcudur. O vefa aslın da tüm insanlığın, insan olanların borcudur.
Çünkü, orada insanlığın, insan olmanın, mazlumluğun, iyiliklerin kavgası vardı. O kavganın sembolü de İmam Hüseyin’di. Biz İşte o değerlere ağlıyoruz... İmam Hüseyin’le birlikte yitirilen değerlere ağlıyoruz. Orada ölen, yok olan İmam Hüseyin değil, insanlığın gönlünde lanetlenen zalimlik/ gaddarlıktı. Kim bu değerlere saygı duymaz. Peygamberlere kurtuluş olup şükrane olan muharrem ayı Ehlibeyt’e can ve kan olur. Onun için muharrem ayını, Peygamber efendimizi ve onun Ehlibeytini sevenler muharremi mateme çevirmişler ve diğer bir adı da matem ayı olmuştur. Peygamberimiz; “Ben şefaatimi sizlerin, Ehlibeytime davranış şeklinize göre uygulayacağım” diye buyurur. Başka bir hadisinde de, “Herşeyin aslı ve esası vardır, dinin aslı ve esası da Ehlibeyt’tir” ve Kuran’da Şura Suresinin 23. ayetinde Ehlibeyt’in sevgisini inananlara farz kılmıştır. İşte biz o değerlere matem tutar ve Ehlibeyti severiz.
Şu bizim imanımız / Bir imana benzemez.
Anlayanlara manamız çok / Pes gümana benzemez
Mekanımız engindir / Menzilimiz yüce
Ayrı gider göçümüz /Bir kervana benzemez.
Kıblemiz kabe’dir / Yıktığımız nefsimizdir
Tamaşamız, seyranımız / Bir seyrana benzemez.
Namazımız dara durmak / Orucumuz sabretmek
Biz bir oruç tutarız ki / Ramazana benzemez.
Abdestimiz katlanmak / Gusülümüz hem kemerbest
Biz bir zekat veririz ki/ Fitreye benzemez.
Danışmayın ey sofular / Karışmayın bu sohbete
Bu bir kuş dilidir ki / Dil imrana benzemez.
Süleymanlar içinde / Ali’dir Süleyman’ımız
Bizim Süleyman’ımız / Süleymanlara benzemez.
Ey Nesimi sen seni / Bir mani bilir sanırsın
Biz bir deniz geçeriz ki /Bir deryaya benzemez.
Seyyit Nesimi.
MUHARREM ORUCU VE KUR’AN
Muharrem orucunun Kur’an kaynaklarına gelince;
“Ey inananlar! Oruç sizden evvel ki kitap ehli olanlara farz kılındığı gibi, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız diye, size de farz kılındı.”[13] denilmektedir. Bu ayetten de anlaşılacağı gibi diğer peygamberlere de İslam dininin kuralları tebliğ edilmiştir. Bu kuralları Yüce Peygamber efendimiz de yaşamıştır, Hz. İmam Ali de yaşamıştır. Çünkü, bütün peygamberlere farz kılınmıştır.
“Ramazan ayının orucu henüz emredilmeden evvel, Hz. Muhammed, muharrem ayında Hira mağarasına inzivaya çekilerek, oruç ibadetini tamamlarmış. Sonunda da Nuh Peygamberin kurtuluş çorbasını pişirip fakir, fukarayı doyururmuş.”[14]
Ve aynı kitap devamla;
“Muhammed den evvel olan kitap ehli Peygamberlere hangi oruç farz kılınmıştı?”[15] Muharremin birinden onuna kadar olan sayılı günler mi kılınmıştı? Yoksa, Hz Muhammed Miraca gidip geldikten sonra, Medine’de inen Bakara suresinin 185. Ayeti ile farz kılınan ramazan orucu mudur? Kur’an bakara suresinin Medine de geldiğini verir. Hz. Muhammed’in Mekke’den, Medine’ye hicreti miladi tarih 621’dir. Görülüyor ki, ramazan orucunu farz kılan ayet hicretten sonra gelmiştir. Muharrem ayının kutsallığı bundan çok ileri tarihlere dayanır. Ve bu da Kur’an da net bir şekilde açıklanıyor,” diye yazmaktadır.
Kur’an; “Oruç, sayılı günlerdir. İçinizden biri hastalanır, yahut yolda bulunursa orucunu yer. Sonra başka günlerde, o yediği gün sayısınca oruç tutar. Kime oruç zor gelirse her gün için bir yoksulu doyurur.....”
“Oruç, Allah’a karşı gelenlere emredilmiştir. Salih kullar müstesna tutulmuştur. Çünkü aç kalmak ibadetten sayılmaz. Orucun manası nefsi ıslah etmek demektir. Salih kullar zaten nefsini ıslah etmişlerdir. Nefsini ıslah etmeyen zaten mümin olamaz”[16]
“Oruçların en hayırlısı yalan, hile ve haksızlığı terk etmektir.”[17]
“Hz. Musa’ya kırk gün gece ikrarlanmasına ol otuzu verdik ol otuzu on gece ile tamam ettik ve Hz. Musa dahi kardeşi Harun’a dedi; sen yerime vekilsin Aşiret arasında olan işleri sulh et bu emrimin icrasını yapmayan fesatçılara tabi olma,”[18] denilmektedir.
“Bu emirlerden on gün ve geceye and içen Allah’ın bu gün ve gecelerini oruçla geçirenlerin Allah’a itaat edenler olacağını açıklaması da Muharrem orucunun Allah’ın emrettiği ve müminlerce tutulması gereken oruç olduğunun en açık kanıtıdır.
“ŞEHİHALMÜŞLEM” kitapta Hz. Muhammed’in on gün muharrem orucu tuttuğunu ve Hüseyin’e matem diye oruç tutturduğunu yazmaktadır. Gene aynı kaynakta Muharrem orucunun Hz. peygamber döneminde farz olduğunu, peygamberin Hakk’a yürümesinden sonra müminlerin orucu olan muharremin tutulmadığını yazmaktadır.”[19]
“Andolsun fecre / On geceye.”[20]
Bu ayetlerin muharrem ayında birleştiklerine dair bir çok kaynaklar mevcuttur. Aleviler de bu orucu Allah rızasına, Ehlibeyt aşkına tutmaktadırlar.
Birini tutan Hakk’ın yeter
İkisini tutan günahın atar
Üçünü tutanlar cennette yatar
Engür olmuş Hakk ceminde ezilir.
Dördünü tutana veli dediler
Beşini tutana ulu dediler
Altısını tutana dolu dediler
Engür olmuş Hakk ceminde ezilir.
Yedisin tutan havada uçar
Sekizin tutan hülleler biçer
Dokuzun tutan cennetin açar
Engür olmuş Hakk ceminde ezilir.
Pir Sultan Abdal’ım onunda zahmet
On birini tutana indi rahmet
On iki tutana nasiptir cennet
Engür olmuş Hakk ceminde ezilir.
Pir Sultan
Bunları yazdıktan sonra, şunu söylemek istiyorum. Kişi ister Muharrem orucunu, ister ramazan orucunu tutar ve yaşar. Ve bunları Allah rızasına yapar. Her şey Allah rızası içindir. Kimsenin kimseyi kınaması ve “yanlış”tır demesi hem o insanı ve hem de Allah’ı incitir.
Çünkü; Yüce kitabımız “LA İKRAHE FİD DİN.” (Dinde zorlama yoktur.) Çünkü, Din vicdan harekatıdır. Allah ile kul arasındadır diyerek dine inanmayanları korumaya çalışırken, Kur’an-i yorum farklılığından dolayı İslam’ı yaşayanlara neden zulüm edilir?
Bir insan isterse Kur’an’ın bütün şekli boyutunu yaşayabilir ve isterse de Kur’an’ı derinliklerin;yani asıl olan mesajını kavrayıp uygulayabilir. İslam’ın asıl amacı öz boyutudur. Çünkü Kur’an geliş yoluna bakmaz sonuca bakar, sonuçla ilgilenir. Din amaç değil, Tanrı’ya gitmede sadece araçlardan biridir. İbni Kayyum; “Hakk’a varış hangi yoldan olursa olsun Allah’ın dini ve emri içerisindedir,” der. Yani;asıl amaç Hakk’a varmaktır. İşte orucu da hakikat orucu olarak tutacaksın ki Allah’ın muhabbetini sırda muhafaza edebilesin.
[1] Bakara suresi, ayet 184
[2] Bakara suresi, ayet 196
[3] Nisa suresi, ayet 92
[4] Maide suresi, ayet 89
[5] Maide suresi, ayet 95
[6] Mücadile suresi, ayet 4
[7] Nisa suresi, ayet 92
[8] Nisa suresi, ayet 93
[9] Prof. Dr. Y. N. Öztürk, Kuran’ı Kerim ve Türkçe Meali, Yeni Boyut
[10] Ahzap Suresi, ayet 62
[11] Fetih Suresi, ayet 23
[12] İsra Suresi, ayet 77
[13] Bakara Suresi, ayet 183
[14] Seyit Derviş Tur, Erkanname, s. 187
[15] Bakara Suresi, ayet 183
[16] Kuran / Heyet, Ayyıldız Yay. Bakara Suresi, ayet 183, dip not
[17] Kuran / Heyet, Ayyıldız Yay. Bakara Suresi, ayet 184 “
[18] Araf Suresi, ayet 142
[19] Şinasi Koç, Gerçek İslam Dini
[20] Fecir Suresi, ayet 1-2
Ayrıntılı Bilgi İçin; Alevi İslam Din Hizmetleri Sayfasını Takip Ediniz http://www.aleviislamdinhizmetleri.com/