Hz. Hızır’ı anlatmak için iki temel kaynaktan yararlanmak gerekir. Bu kaynaklar; Kur’an ve hadislerdir.
Kur’anı Kerim: Hızır kıssası Kur’an da EL-KEHF (mağara) suresinde geçmektedir. Bu surede üç olay geçmektedir.
Ashab-ı Kehf adıyla anılan kişilerin başından geçenler.[1]
Hz. Musa ve Hz. Hızır kıssası [2]
Zül-karneyn ve Ye’cüc Me’cüc olayı[3]
Birinci olayda; bütün kalpleriyle kendilerini Allah iradesine teslim edip inanan insanın üstünlüğünü,
İkinci olayda; Hz. Musa’nın karşısına çıkarılmış mürşit konumunda ki esrarengiz kişi (Hızır) vasıtasıyla; İlahi takdirin sırlarının insanlar tarafından çözülemiyeceğini,
Üçüncü olay da; buna rağmen insanın kendini buna karşı koymaya çalışmaktan alıkoyamadığı noktaları mükemmel bir tarzda anlatılmıştır. (Lois Massignon)
Ayetlerde isim vermeden “Kullardan bir kul” olarak geçmektedir. O kulun Hz. Hızır olduğunu bildiren hadis kitaplarıdır. (Sahihu’l Buhari,Sahihu Müslüm, Tirmizi vs.)
Hızır Aleyhisselam, Hz Musa zamanında yaşamış, Ab-ı Hayat (ölmezlik suyu) içerek ölümsüzlüğe erişmiştir. Kendisine Allah katından batın ilmi (Ledün ilmi) verilerek, Hz. Musa’yı eğitmekle görevlendirilmiştir.
Hz. Hızır bir velidir. Bir erendir. Diğer bir bilgiye göre de nebidir.(Kitapsız peygamber) “Allah’ın kendisine rahmet ve ilim” verdiği kişi peygamber veya bir velidir. Zahiri ilimler Resuller aracılığıyla, İlham ise aracısız olarak gönle gelen Hak kelamıdır. Gaip âlemleri onlara görünür olmuştur.
Allah istediğine bu gönül ilmini vererek, Kainatı ve bütün mevcudiyeti keşfetmesine yardımcı olur.
Çünkü onlar zamanımızın kutuplarıdırlar. “Gaip erenleri” dirler
İşte bu gayp erenlerinden birisi de Hızır Aleyhisselamdır, zorda kalanların, darda kalanların yardımcısı Hızır’dır.
Zulmet deryasını nur edip gelen
Hızır ilyas şah-ı Merdan Ali’dir
Garibin mazlumun halinden bilen
Hızır İlyas şahı Merdan Ali’dir
Hızır sözcüğü Arapça da “El Hazır, Al Hızır” olarak geçmekte ve “Yeşillik” anlamına gelmektedir. Çünkü Hızır’ın oturduğu yerlerin yeşerdiği görülmüştür. Hz. Musa onu gördüğü zaman “Deniz sahilin de yeşil bir yaygı üzerinde” bulduğunu söylemiştir.
Hızır ve İlyas Aleyhisselam ve Zülkarneyn birlikte Ab-ı Hayat suyunu aramaya çıkarlar. Hızır ve İlyas bu suyun kaynağını bulup içmişler ve ölümsüzlüğe erişmişlerdir. Hızır karada, İlyas denizlerde zor durumda olanlara yardım etmektedir.
Yetiş ya Hızır diyenlerin carına yetişirler..
Hz. Musa bir peygamberdir. İsrail oğullarının peygamberidir. Nübüvvet (Peygamber) makamındadır. Oysa Hızır kullardan bir kuldur. Öyleyse nasıl oluyor da nübüvvet makamında ki kişiye mürşitlik yapmaktadır?
Tasavvufçular Hızır dan ilim öğrenmesinin nübüvvet makamını küçültmeyeceğini, aksine Hz. Musa ilminin zahiri, Hızır’ın ki ise batini ilim “Ledün İlmi” olduğunu, bu ilminde okumakla elde edilemiyeceğini, çünkü; Tanrısal ilim olduğunu söylemişlerdir.
Uğrum sıra giden, boz atlı Hızır
Ayrılık derdinin dermanı nedir?
Şu iki âleme olmuşsun nazı
Ayrılık derdinin dermanı nedir?
Pir Sultan
Hızır yol gösterendir, vesiledir, mürşittir. Çünkü o ilahi rahmet ve sırların bilgisine sahiptir. Hz Musa’ya mürşitlik etmiştir. Çünkü, Hz. Musa şeriatı, Hızır hakikati temsil etmektedir
Teslim ol mürşide yolda kalırsın
Mürşitsiz varılmaz dost ellerin
Bir canında var ise ver yoluna
Mürşitsiz varılmaz dost ellerine
İşitmedin mi Hazreti Musa’yı
Arayuben buldu Hızır nebiyi
Önce Hızır oldu onun delili
Mürşitsiz varılmaz dost ellerine....
“O takva sahipleri ki; Gaybe inanırlar. Salat (Dua)ını dosdoğru yaparlar. Kendilerine rızk olarak verdiğimizde de Allah yolunda harcarlar”[4]
Gayp nedir? Görünmeyen ve bilinmeyendir. Takva sahibi ise o görünmeyene inanmaktadır. Görünmeyeni gören kimdir? Eren ve evliyalardır. Diğer bir deyimle de Hızır Aleyhisselamdır. Onlar kerâmet ehlidirler. İyiliklerin ve güzelliklerin temsilcisidirler. İyiliklerde ve güzelliklerde insanlara yardım edenlerdir. Yardım edebilmeleri içinde hizmet lazımdır. Hizmet edilmeli ki himmet olsun, ve keşvi kerametleri üzerimizde hazır ve nazır olsun. Hızır Nebi de dar günlerimizin yardımcısıdır, yardım edenidir. Hızır, hazırdır ve de hikmet sahibidir. Hikmeti de Allah ona bahşetmiştir.
Açıldı can gözüm gör seyranımız
Hazreti Hızır asıl üstadımız
Kırk sekiz cumadır bizim bayramımız
Senede gelene hacet kalmadı.
Ey Nurettin Seyfi vardır da elin
Kimse bilmez senin esrarın halin
Hızır verdi yeşil eliyle dolum
Ekşi üzüme hacet kalmadı.
Seyyid Nizamoğlu
Hızır dar günlerin, zor günlerin yardımcısıdır demiştik, işte Hızır ile ilgili bir kıssa: İbrahim Ethem taht ve tac sahibi bir hükümdardır. Bir gün süslü elbiseleriyle tahtta otururken perişan kılıklı biri girer içeri. Muhafızlar kişinin azametinden korkarak kim olduğunu soramamışlardır.
İbrahim Ethem kim olduğunu ve ne cüretle yanına geldiğini sorar. O da; “Kervansaray da misafir olmaya geldiğini” söyler. Hükümdar sinirlenir, burasının “saray” olduğunu söyler.
Kişi sorar; Burası senden önce kime aitti?
-Babama.
-Ondan önce?
-Babasına, yani dedeme.
-Kendinizden önce başkalarının oturduğu, kendisinden sonrada başkalarının oturacağı yerin adı niye kervan saray olmasın” der ve sır olur.
Hükümdar gerçeği anlar, gelen Hızır’dı ve beni de irşada geldi. Bütün servetinden, tahtından vazgeçer ve Hakk yolunda derviş olur.
Şu gelen bozatlı Hızır dediler
Nerede çağırsan hazır dediler....
Pir Sultan
[1] Kehf suresi, ayet 9-26
[2] Kehf suresi, ayet 60-82
[3] Kehf suresi, ayet 83-98
[4] Bakara suresi, ayet
Kaynak: (Ali Rıza UĞURLU-Aşk-ı Muhabbet)