Dünya - Ahiret / 14 Mart 2024, Perşembe

Gerçekten de siz, içinizden, ölen kişinin gördüğünü görseydiniz feryad eder, inleyip sızlardınız; korkardınız; dinlerdiniz; itaat ederdiniz. Ama onların gördüklerini göremiyorsunuz; perde var gözlerinizin önünde; yakındır, kaldırılacak, atılacak o perde. Elbette görürdünüz görebilseydiniz; duyardınız duyabilseydiniz, doğru yola sevkedilirdiniz sevkedilebilseydiniz. Gerçekten de söylüyorum: İbret alınacak şeyler açıklandı size; sizi yaptığınız şeylerden vazgeçirecek, öğüt verilecek sözler, haberler söylendi, bildirildi size. Gökten emir alan peygamberlerden sonra artık Allah'tan haber gelmez size; Allah'ın hükümlerini ancak bir insan söyler size (1).

(1) İbretler, öğütler, Kur'ân-ı Mecid ve hadislerdir. LIV. sûrenin (Kamer), «Ve andolsun öyle haberler geldi onlara ki, o haberlerde onları vazgeçirecek, onlara öğüt verecek şeyler vardı» meȧlindeki 4. âyet-i kerimesine işaret edilmektedir. Son cümlelerde, Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Âlihi vesellem'den sonra hükümleri ancak onun vasitasıyle, ondan aldığı feyizle imȧmin söyleyebileceği, nübüvvetin hatmolduğu bildirilmektedir.İşin sonu önünüzdedir, sizi haydayıp yürüten kıyâmet ardınızdadır. Yükünüzü hafifletin de ulaşın, kavuşun sizden önce varanlara. Çünkü son gideniniz, ilk gelecek kişiyi beklemektedir.

 (Allâh'a hamdü sena, Rasûlüne ve soyuna selâtü selâmdan) Sonra, gerçekten de dünya, yüzünü çevirdi, geçip gitmekte olduğunu duyurdu; gerçekten de âhiret yüzünü gösterdi, gelmekte olduğunu buyurdu. Duyun, bilin ki bugün, idman günüdür, yarın koşu var. Kim koşuyu kazanırsa ödülü cennettir; geri kalanaysa cehennem var. Yok, mu ölümü gelip çatmadan tövbe eden; yok mu çetin günü erişmeden kurtuluşu için iş işleyen? Duyun, bilin ki ümit günlerindesiniz; ardındaysa ecel var. Kim ümit günlerinde, eceli gelip çatmadan kullukta bulunur, iyi iş işlerse, ameli fayda verir ona, ecelinden görmez zarar; kim ümit günlerinde, eceli gelip çatmadan kullukta kusur eder, iyi işler işlemezse ameli ziyan verir ona, eceli verir zarar. Duyun, bilin de korku ânında nasıl amel ediyorsanız, âmândayken de öyle amel edin. Duyun, bilin ki ben, isteyeni uykuya dalmış bir nimet görmedim Cennet gibi; korkanı uyuyup gaflette kalmış bir azâb, bir mihnet görmedim Cehennem gibi. Duyun, bilin ki, kimi gerçek faydalandırmazsa bâtil zarar verir ona ve kimi doğru yol, doğruluğa sevk etmezse, sapıklık sürüp götürür helake onu. Duyun, bilin ki emredildiğiniz göçü kaldırmaya, azığı hazırlamaya. Sizin için en fazla korktuğum şu iki şey:

Nefse uymak, uzun-uzun, olmayacak ümitlere kapılmak. Dünyadayken yarın sizi kurtaracak şeyleri derin, devşirin dünyada.

Ey insanlar, inatçı mı inatçı bir zamanda sabahladık, nankör mü nankör ve çetin bir zamana kaldık. Bu zamanda iyi kişi kötü sayılmada; zâlîm, zulmünü, serkeşliğini arttırdıkça arttırmada. Bildiğimiz şeylerle faydalanmaktayız, bilmediklerimizi sormamaktayız, musibet gelip çatmadıkça da korkmamaktayız.

İnsanlar dört bölüktür: Bir bölüğü kendisi alçalmadıkça, kılıcı körleşmedikçe, malı mülkü azalmadıkça, yeryüzünde bozgunculuğu menetmez. Bir bölüğü kılıcını çekmiştir; kötülüğünü izhar etmiştir; yaya-atlı, adamlarını toplamıştır; kendisini ortaya atmıştır, dinini yok edip gitmiştir; bütün bunları da yok olacak mal elde etmek yahut orduya baş olmak, başbuğ kesilmek yahut minbere çıkıp yücelmek, halka ululuk satmak için yapar. Ne kötü alışveriştir dünyayı kendin için para-pul görmen, ondan ibaret bilmen; Allâh katında nailolacagı lütfu, ihsânı karşılık verip dünyayı alman. Bir bölüğü de âhiret ameliyle dünyayı diler; dünya ameliyle âhireti dilemez. Kendini alçak gönüllü göstermeye çalışır; adımlarını sık sık atar; eteğini beline çemrer; kötülüğünü gizleyip, halkı emin etmeye uğraşır; Allâh'ın, kusurları örtüşünü de suç işlemeye vesile kılar- Dördüncü bölüğü ise, aslında bir yüceliği olmadığından soy-sop yüksekliğine sahip bulunmadığın,da bu hal, onu bir başka hale sokar. Kanaat ehli görünür, zahitlerin libasına bürünür; bu yüzden de ne gece dincelip yatar, ne gündüz bir şey yeyip doyar.

Geriye kalan erlerse, dönüp gidecekleri yeri anarak gözlerini yumarlar; mahşer korkusuyla gözyaşlarını dökerler. Kimi vakit per- perişan olurlar; kimi vakit korkarlar, kahrolup giderler; kimi susarlar, ağızlarını yumarlar; kimi öz doğruluğuyla Allâh'ı anarlar; kimi vakit de yasa düşerler, sızlanırlar. Kendilerini gizlediklerinden dolayı adları sanları anılmaz, alçalış onları kavramıştır, izlerinin tozarı bile belirmez. Acı bir deniz içindedir onlar; ağızları kurumuştur, sesleri Çıkmaz, gönülleri yaralıdır feryatları duyulmaz. Halka öğüt vere vere usanmışlardır; kahrola ola alçalmışlardır, öldürüle öldürüle azalmışlardır.

Dünya, gözlerinizde, deri tabaklanan ağacın yaprağından da bayağı olmalı. Sizden sonrakiler sizden ibret almadan, sizden önce- aşağı olmalı; koyun kırkılan makastan düşen yün kırpıntısından da kilerden ibret alın siz; kötüleyip atın onu siz; sizden olup kendisine düşenleri o da attı.

 (1) Hazret-i Emir'ül Mü'minîn Aleyhisselâm, bu hutbelerinde,kendilerini tatmin edemeyen kişilerin dünyadaki hallerini beyan bulunmaktadır. İnsanların bir bölüğü, kendisine zarargelmedikçe hiçbir şeye aldırmayan iyiliği korumayan kötülüğe karşı durmayan bencillerdir.onlarca alemin mihveri kendileridir kendilerini tatmin edemeyen kişilerin dünyadaki hallerini gelmedikçe hiç bir şeye aldırmayan iyiliği korumayan, kötülüğe medarı da menfaatları.  Hazret-i Emir'ül-Mü'minîn'in (A.M.) övdüğü kullarsa, Kur'ân-ı Mecid'de şu âyet-i kerîmelerle tavsif buyurulanlardır:

«Ve Rahmanın kulları, öylesine kullardır ki yeryüzünde gönül alçaklığıyla yürürler ve bilgisizler, onlara söz söyleyince sağlık, esenlik size diye cevap verirler. Ve öyle kişilerdir onlar ki, gecelerini, Rablerine secde ederek, onun tapısında kıyamda bulunarak geçirirler. Ve öyle kişilerdir onlar ki Rabbimiz derler, savuştur, cehennem azabını bizden; şüphe yok ki onun azabı daimidir. Gerçekten de orası, karar edilecek ne de kötü yerdir, durulacak ne de kötü yurt. Ve öyle kişilerdir onlar ki yoksullara bir şey verince ne israf ederler, ne de az verirler, ikisinin ortasını bulurlar. Ve öyle kişilerdir onlar ki Allah’la beraber başka birine kulluk etmezler ve haklı olmadıkça Allâhın haram ettiği bir cana kıyıp kimseyi öldürmezler, zina etmezler ve kim, bunları yaparsa cezaya düşer... Ve öyle kişilerdir onlar ki yalan tanıklıkta bulunmazlar ve suç yapılan yere uğrarlarsa oradan, suç yapmadan ve yapılan suça razı olmadan geçip giderler. Ve öyle kişilerdir onlar ki Rablerinin, delilleri anıldığı ve Kur'ân okunduğu zaman, sağır bir halde ve körü körüne yerlere kapanmazlar ve öyle kişilerdir onlar ki Rabbimiz derler, eşlerimizden, soylarımızdan, gözlerimizi aydınlatacak ki- şiler ihsan et bize ve bizi, çekinenlere imam, kılavuz kıl.» (XXV, Furkan, G3-74)

Cenâb-ı Mevlânâ, Mesnevi'de dünyayı anlatırken Dünya nedir? Allah'tan gåfil olmak, yoksa kumaş, gümüş, altın dünya değildir. Mali mülkü din için yükenirsen bunu, Peygamber, ne güzel maldır güzel kişinin malı diye övmüştür. Geminin içine dolan su gemiyi batırır, ama altındaki su ona yürüme gücü verir. Süleyman Peygamber, mal - mülk sevgisini gönlünden sürüp çıkardıgı için kendisine yoksul adını taktı. Ağzı kapalı testi, engin suda, içi havayla, dolu olarak yüzer; insanın da gönlünde yokluk havası oldu mu, su üstünde içi havayla, gerçek aşkıyla dolu olarak gider. Gönülde yokluk sevgisi varken insan, dünya suyunun üstünde batmadan durur; bu dünyanın bütün malı onun olsa bu, gözüne görünmez bile» buyurur (I. Nicholson basımı, s. 61--62. beyit. 983-989).

Mal isteklerin esâsıdır, mayasıdır» buyuran Hazreti Emir (A.M), «İnsanlar, dünyanın oğullarıdır; insan, anasını severse kınanmaz buyurmuşlardır (s. 218).

Ey insanlar, sizin için korktuğum şeylerin en korkuncu iki şey- dir. Hevá ve hevese uymak, olmayacak uzun dileklere kapılmak.                                                                                                                                    

Kaynak NEHC’ÜL - BELAGÂ

ALEVİ İSLAM İNANÇ HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI

Ayrıntılı Bilgi İçin; Alevi İslam İnanç Hizmetleri Sayfasını Takip Ediniz  https://www.aleviislaminanchizmetleri.org/