Hakkaniyet / 17 Mart 2022, Perşembe

 İnsanın insanca değer yargılarıyla donanıp, insanın insanca değer yargılarıyla yaşadığı sistemin adıdır. İnsanların toplumsal üretim araçlarıyla üretip, toplumsal paylaşmayı yaşadığı düzenin adıdır.

    En büyük mucize insanın akıl nurunu ve bedenini kullanarak emeğiyle yarattığı değerlerdir. İnsanlar hep birlikte akıl ve bilimin yolunda ürettiği değerleri paylaşmalı hakkaniyetçi bir yaşam kurmalıdır. Sömürünün, baskının, zulmün olmadığı, parası olmadığı için hastane kapılarında kimsenin kalmadığı, çöplerde ekmek toplamadığı, dışlanmadığı, hor bakılmadığı bir dünya kurmak için bütün insanlık el ele gönül gönüle vererek sevginin, paylaşımın, hoşgörünün, barışın olduğu, insanın insanca değerle yaşadığı bir dünya kurmak için gayret sarf etmelidir.

     Bunun için mücadele etmeyenler sömürünün, zulmün veballerini üzerinde taşırlar. Dünya üzerindeki bütün güzellikler bütün insanlara aittir. Bu güzelliklerden sadece bir bölüm insanın faydalanması insanlık değerlerine ters düşer. Dünya hepimizin ise özel mülk yerine dünyayı bütün insanların kamu mülkiyeti haline getirmeliyiz.

    Alevi inancının insanı kâmil aşamalarında olan dört kapı kırk makam öğretisinde üretim ve sosyal paylaşım düzeni şöyledir:

     Şeriat kapısı düzen anlamına gelir. Düzen kurallarla sağlanır. Düzenden maksat insanların huzur, mutluluk, barış içinde yaşamalarını sağlamaktır. Bu kapıdaki insanlar ham insan olduklarından bencil olurlar ve her şeyin kendisinin olmasını isterler. Bu istekte dünyayı yaşanmaz hale getirir. İsteklerini elde etmek için her yola başvurabilirler. Bu kapıda insanların düzenli bir şekilde yaşamaları için terbiye edilirler. İnsanların kurallarla disipline edildiği aşamadır.

Bu aşamadaki insanlarda bu senindir bu benimdir anlayışı vardır,Tarikat kapısında hem senindir hem benim.

Marifet kapısında hepimizin.

Hakikat kapısında ihtiyacı olanındır.

   Tarikat kapısında herkes yol kardeşi olduğunda, bu kapıda senlik benlik biter. Paylaşmayı öğrenmiş insanlar birbirlerine hizmet etme yarışına girerler. Varlıklarını birbirleriyle paylaşırlar. Çünkü dünya paylaşıldıkça güzelleşir. Sömürü diye bir şey kalmaz. Şeyh Bedrettin’in de dediği gibi: “Yar yanağında gayrı paylaşmalı her şeyi.”

   Marifet kapısında artık kişi kendini bilen, dünya nimetlerinin bütün insanların olduğunu ve bunların paylaşılmasını isteyen insan haline gelir. Hep birlikte üreteceğiz. Hep birlikte paylaşacağız dediği aşamadır.

   Hakikat kapısı, hakkaniyetin yüreklere, benliklere ve dile kazındığı kapıdır. Sınıfsız, makamsız ve mevkinin olmadığı yaşam yeridir. Dünyada ki bütün insanların hep birlikte üretime katıldığı ürettiği, ürettiğini de paylaştığı sistemdir. Paylaşmayı bilen insanların yürekleri sevgi ve şefkat doludur. Paylaşmayı bilmeyen, malları biriktirip daha çok kâr elde etmek için fırsat bekleyenler ise katı ve insafsızdırlar.

   Yaşamın güzelliği kadın ve erkeğin birlikteliğiyle mümkün olacaktır. Onun için kadın yaşamın her alanında ne zaman yerini alırsa işte o sade yaşam ancak o zaman kurulur. Çünkü varlığın varlığı zıtlar bütünleştiği zaman gerçekleşir.

   Hakkaniyet sisteminin merkezinde insan olacaktır. O zaman bütün güzellikler insanların güzel yaşaması için olacaktır. İnsanların güzel yaşaması da her şeyin hak ve adalet içinde olmasıyla mümkündür. İnsanın güzel yaşaması demek dünya üzerindeki ekolojik dengeyi tehlikeye atmakta olmamalıdır.       

   Güzel yaşam ekolojik dengenin korunmasıyla mümkündür. Hakkaniyet her şeyde hak ve hukuk demektir. Bunun için insan hak ve hukukuna riayet etmek, bütün canlıların hak ve hukukuna riayet etmek, ekolojik dengeyi bozmamak gerekir.

   Dünyanın güzellikleridir dünyayı güzel kılan. İnsanoğlu aşırı isteklerini karşılamak için acımasızca dengeyi bozmaktadır. Bozulan denge kendi dengesini kurmak için insana zarar vermektedir. Bütünü korumak ona zarar vermemek ancak insanın saadetiyle mümkündür, yani hakkaniyetle mümkündür.

   İnsanlığın huzuru ve mutluluğu bulabilmesi için, insanın kötü duygu ve düşüncelerden arınıp, güzel duygu, düşünce ve davranışlarla donanması gerekir. Zaten insan olabilmenin tek koşulu, insanca değerle donanmakla mümkündür.

   Yüce yaradan bütün varlığını bizimle paylaşmasına karşın, bizler bencil ve benlikten kurtulamadığımız için, Rabbimizin zenginliklerini paylaşamadığımızdan dünyayı kendimize zulüm yeri yapıyoruz. Oysa varlıklara sahip olmak için değil onları paylaşmak ve ihtiyacımızı karşılamak için vardırlar. Paylaşabilmek için üretmek gerekir. Üretmek de el birliğiyle kolektif olmalıdır.

   Hepimiz kâinatın o yüce varlığın birer parçası isek, varlıkta aynı değil miyiz? İşte bunun bilincine varabilirsek. Herkes birbirinin varlığıyla aynı ise o zaman birbirimize hizmet kendimize hizmet olacaktır. Kendini ayrı gören gayrıdır. Gayrı olanda yalnızdır. Yalnız olanda mutsuzdur.

   Dünya üzerindeki madenleri, bitkileri ve diğer varlıkları belli tekniklerle, bilimsel metotlarla insanın hizmetine sunulmasını fen ilmi yapar.

   İnsanın güzel değerlerle donanıp bunları haline davranışına yansıtmasına da ahlak diyoruz. Bu iki unsuru birleştirirsek o zaman o güzel yaşamı kurabiliriz. Hakkaniyet hak olur yaşamımızda.

   Dünyayı güzelleştirmek biz insanların elindedir. Güzel düşünen güzel bakar. Güzel bakan güzel görür. Güzel gören güzel hisseder. Güzel hissedense yaşamı halde sergiler sözde değil. Davranışta güzel insan olur. Güzel insan ne kadar çoğalırsa dünyamızda o güzel sisteme hakkaniyete o kadar yakın zamanda varır insanlık. Güzel sistem güzel insanlarla var olacaktır. Güzel insansa güzel değerlerle donanmakla ancak var olur. Güzel değerlerle davranışta kendini bulunca insan işte o zaman insan olur. Güzelliklerle donanan insanlar güzel insanlar yetiştirmeli insanları güzelliklere sevk etmelidirler.Güzel insan olmak kemalat’a varabilmek için yürek sevgiyle dolacak. Kâinata sevgiyle bakanlar ancak her şeyi sevebilirler. İnsan sevdiği şeyi kırmaz, incitmez, sömürmez, zulüm etmez sevgiyle baktığın her bir şey sana sevgiyle bakar.

   Tanrı insanı sevgisiyle en güzel surette yarattı sevgiyle süsledi, bezedi. Her şeyi sevgiyle insana verdi. İnsandan da her şeye sevgiyle bakmasını ve sevmesini istedi. İnsan hoş görüyle bakacak, hoş görecek hoşgörüyle bakmayan hoşgörü bekleyemez. Merhametli olacak, şefkatle donanacak.Muhabbet kar olacak, kin, kibir, buğz, haset, kıskançlık, çekememezlik, bencillik gibi kötü duygu düşüncelerden arınacak. Din, dil, ırk, cins, inanç ayırımı yapmayarak bütün insanlara yüreğini açacak.

    Büyüklük taslamayacak, kibirli olmayacak. İnsanoğlu içinde lağım taşır,öldükten sonra leş gibi kokacak. O zaman bu bedenle niye gurur ve büyüklük taslayalım ki. Alçak gönüllü olmak kadar güzel bir mevki olamaz. Kimseye kötü söz söylemeyecek, yalan demeyecek,edepli olacak. Eline, diline, beline sahip çıkacak. Güzel insan yaratmadan güzel sistem yaratılamaz.

    İlk hakkaniyet sistemini Hz. İmam-ı Ali Cenabı Mürteza Fedek hurmalığında ki, çalışanlar için başlattı.

    Onlara gelin birlikte üretelim eşit tüketelim adına da hakkaniyet sistemi diyelim dedi, onlar eyvallah dediler zaten çoğu Yahudi idiler ve sonra her bir aile bireyinin yüzü güldü cebi para gördü hepsi yoksulluktan kurtuldular, hepside İslam’ı benimsediler, mutlu oldular.

    Sonra Ehl-i Beyt’in hakkını gasp eden ve kendilerine Halife dedirtenlerin ilk icraatları hemen Fedek’te ki, bu güzel insanları sürgün etmek olmuştu.

    Amaç ise Hz. Ali’nin gücünü zayıflatmak ve onu yalnız bırakmaktı, işte o günden bu güne evladı Ehl-i Beyt’e zulüm asla bitmedi artarak devam etti. Rabbim lanetini o zalimlerin üzerinden eksik eylemesin İnşallah...

        HAKK MUHAMMED ALİ CÜMLEMİZİN YAR VE YARDIMCISI OLSUN.

        NOT: "18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ ŞEHİTLERİMİZ"  ANILSIN.

Ayrıntılı Bilgi İçin; Alevi İslam İnanç Hizmetleri Sayfasını Takip Ediniz  https://www.aleviislaminanchizmetleri.org/