Başlangıçta Tanrı vardı ve gökleri ve yerleri yarattı.
Allah’ın YÜCE RUH-U VE NURU, suların üzerinde geziyordu, sadece karanlık vardı. Allah ışık olsun dedi ve ışık oldu, Allah ışığı karanlıktan ayırdı ve Allah ışığa gündüz, karanlığa ise gece dedi, sabah oldu akşam oldu lakin yeryüzü hala su idi.
Allah suların ortasından bir kubbe olsun dedi, buna Kubbeyi Rahman dedi. Kubbeyi Rahmanda bir nur yarattı. Bir yanı ak nur, bir yanı yeşil nur olup âlemleri aydınlattı.
Tanrı kubbe altında olan suları kubbe üstündeki sulardan ayırdı ve Kubbeyi Rahmanda ki nur her daim hakkı teşbih eder, o’nu zikredendi.
Kubbeyi Rahmanda Hz. Muhammed Mustafa yeşil nur iken İmam-ı Ali Cenabı Mürteza ak nur iken Hz. Fatıma Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin-i şehidi kerbela ile mana âleminde birlikte iken...
Allah-u Zül-Celal kendi nuru’ndan halk ettiği bu beş nura bunlar, benim Ehli-Beytimdir dedi...
NOT: (Hz. Muhammed beşeri hayata zuhur ettiğinde bir hadisinde buyurdu! Henüz yeryüzü yaratılmazdan 15 bin yıl evvel ben ve Ehli-Beytim rabbimizi teşbih ederken bizden önceki, nebi ve resuller ardımızca bize secde ediyorlardı...
Biz bir nur olarak, temiz kaplardan süzülerek geldik, Atamız Abdülmuttalip’ten iki nur’a bölündük, yeşil nur babam Hz. Abdullah’a vaaz olundu. Ben cihana zuhur ettim, ak nur amcam Hz. Ebu Talibe vaaz olundu. Sırrı yoldaşım İmam-ı Ali zuhur etti, Hz. Musa’ya Hz. Harun ne derecede ise İmam-ı Ali de, bana o derecede ve mevkidedir dedi)...
Tanrı! yeryüzünün zenginliğini diledi, uçan kuşlar ve yürüyen sığırlardan ikişer olmak üzere halk-etti...
Yerde sürünen sürüngenleri halk-etti ve onlara semereli olun çoğalın dedi, öyle oldu...
Denizlerde canlılar halk-etti, büyük canavarlar yarattı...Yüce Allah cümlesini de semereli kıldı...Allah yerlerin kuruluğunu gördü fidanlar olsun otlar olsun tüm canlılar doysun dedi, ol dedi öyle oldu...
Lakin kendisine hizmet etmekte olan Melaikeleri hem ölümsüz kıldı, hem’de onları semeresiz kıldı yani çoğalmıyorlardı...
Yüce Allah: beş tane melek halk eyledi, içlerinden Taus isimli Meleği diğer Meleklere üstün kıldı ve Taus isimli Melek diğer meleklere öğretmenlik yapma görevi verildi...
Âdem-e secde etmeyi reddettiği için kibirlilik ve büyüklük tasladığı için, yüce ALLAH onu makamından lanetliyerek kovmuştur, o nedenle bizler kibir ve gurur ve bet nefisli olmaktan uzak durur ve alçak gönüllü olmayı en güzel ahlaktan sayar ve öyle davranırız...
Diğer dört Meleğe gelince!
Cebrail Aleyhiselam, dört yüce Melekten biridir. Vahiy getirmekle yükümlüdür, Cebrail a.s. güvenilir ve emin anlamlarına da gelmektedir... Hakikat-i temsil eder...
Ayette şöyle beyan eder “O Kur-an’ı Emin uyarıcılardan olasın diye senin kalbine indirmiştir.” (Şuara 193- 194) bir başka Ayette- “Kur-an’ı Rabbinden hakk olarak Ruh-ül Kudsi indirmiştir” yani emin bir kalbe naklettik.O Kur-an’ı demektedir.
Cebrail Meleklerin en yücesidir ve Yüce Allah’a en yakın olanıdır, o nedenle Seyyid-ül Melaike denilmiştir. (Meleklerin seyyid-i) anlamında...
Mikail a.s. ve görevleri?
Dört Yüce Melek’ten ikincisi olan Mikail a.s. kâinattaki, tabii olayları ve yaratıkların rızıklarını idare etmekle yükümlüdür...
Kur-an’ı Kerim Bakara 98 Ayeti. Buyurur ki!
“Her kim ki, Allah’a Melekleri’ne, Peygamberlerine Cebrail’e Mikail’e düşman ise bilsin ki, Allah’ta onların düşmanıdır.
İsrafil a.s. ve görevleri:
İsrafil a.s.kıyamet’in habercisidir. Özellikleri hakkında semavi kitaplar şöyle bahseder!
İsrafil a.s. Yüce meleklerdendir, o rabbinden emir aldığında
Sur’a iki kez üfleyecektir birinci üfleyişte kıyamet kopacak ikincisinde ise yeniden yaradılış yani diriliş meydana gelecektir denilmektedir. Ayet buyurur ki: “Sur’a üflenir ve Allah’ın dilediği kimseler dışında göklerde ki, herkes ve yerde ki, herkes ölür. Sonra ona bir daha üflenir, birde bakarsın onlar kalkmış bekliyorlar.” (Zümer, 68)
Azrail a.s. ve görevleri:
Dört Yüce Melek’ten dördüncüsüdür.
Yüce Rabbimizin ilahi emrine göre vakti saati gelen beşeri hayatta ömrü biten canlıların canını almakla görevli olduğu için bir diğer adı, Melekü’l Mevt, yani ölüm meleği de denilmektedir. Ayeti Kerimede buyurur ki:
“Sizin için görevlendirilen ölüm meleği ruhunuzu kabz-edecek, sonra rabbinize döndürüleceksiniz.” (Secde, 11)
1-Yüce Allah Cebrail-e bir sual sordu! Ona ben kimim sen kimsin dedi? Cebrail! Sen sensin ben de benim dedi...
Yüce Allah öyleyse uç dedi...
Cebrail altı bin yıl uçtu, Âlemi gezdi geldi. Rabbinin önünde Dar-ı Divan oldu:
2-Yüce Allah yine sordu, Ben kimim, sen kimsin dedi?
O, yineledi sen sensin bende benim dedi.
3-Yüce Allah Cebrail’e yine uç dedi, Cebrail yine altı bin yıl uçtu, Âlemi gezdi geldi. Rabbinin önünde Dar-ı Divan oldu:
Âlemi seyran eylerken seyirle temaşa ettiği için, on sekiz bin Âlem gezdiğinin bilincine varamadı. Bu Âlemleri halk edeninde Allah olduğunun bilincine varamadı...
Cebrail Rabbine dönerken yorulduğunun farkına vardı ve dinlenmek için konacak bir yer aradı. Arşı rahmanda
Seyir-ederken uzaktan bir yeşil kubbe gördü ona yöneldi ve Kubbeyi Rahmanın etrafını üç kez dolandı lakin kapısını bulamadı, vardı kubbe’nin üstüne kondu...
Cebrail a.s. Kubbeyi Rahman içinden gelen bir ses ile irkildi, eğildi baktı içinden Bir nurr ışığından gayrı bir şey fark edemedi, aynı ses bir daha hitap eyledi, hitap eden nur şavkından başkası değildi, üçüncü defa seslendiğinde ey yaratılan yaratık özünü tamamla teslim ol ve kapıya yaklaş dedi...
Cebrail yaratıldığının farkına vardı ve mahcup bir eda ile sesin geldiği yöne yönelince bir kapı gördü ve kapıdan içeri girdi...
Kubbe içinde gördüğü nur huzmesi içinde 14-ünde bir civan süzüldü Cebrail’i karşıladı, bir zaman sohbet eyledi yol gösterdi,
Cebrail’e rehber oldu...
Kubbe-i Rahmanda ki civan Cebrail’e buyurdu: Ey yaratılan mahlûk benlik etme, rabbin seni halk eyledi ölümsüz kıldı lakin sen hala bencilliğinden geçip rabbin-in yaratıcılığını kabul etmiyorsun, alçak gönüllü ol tevazuu sahibi ol gurur ve kibirden uzak dur, aksi halde ezelden ebediyete kadar Âlemleri gezerken helak olup gidersin dedi, şimdi rabbinin huzuruna üçüncü kez çıktığında, rabbin suale eylediğinde de ki !
Ey yüce rabbim sen haliksın ben Mahlûkum (Sen yaratansın ben yaratılanım dedi) baş eğdi hata ettiğini beyan eyledi. Yarlıgama diledi, öyle oldu cebrail helak olmaktan kurtuldu...
NOT: (Hz. Muhammed Mustafa a.s. beşeri âlemi nurlandırdığı zaman, yüce Allah Cebrail vasıtası ile Hz. Resulullah’a vahiy indirdiği zaman! Hz. İmam Ali’yi orada görünce, Hz. İmam’a çok büyük saygı gösterdi, Hz. Muhammed Cebrail’e sordu! Ey karındaşım Cebrail sen kardeşim Ali’yi tanıyor musun dediğinde!
Evet, bana rehberlik edip doğru yolu gösterendir deyip başından geçen ve bizim de yukarıda naklettiğimiz yeşil kubbedeki olayı nakleder ve Hz. Muhammed taaccüpte kalır...
ALLAH: Yer Yüzünde ve Âlemlerin tümünde bilinmekliğini diledi, evvela yeryüzüne Âdemi yaratmak diledi bunu meleklere söylediğinde melekler eyvah yinemi kan ve gözyaşı dediler...
Yüce ALLAH sizler benim bildiğimden daha iyi-mi bileceksiniz dedi ve Âdem-i Halk eyledi sonra Âdem-in yalnız olması iyi değil dedi ve Havva’yı halk eyledi, lakin Havva’yı halk ederken daha çok zaman harcadı, melaikeler merak edip sordular!
Yüce Allah’ım Havva’yı yaratırken neden çok zaman geçti?
Tanrı buyurdu! Onu öyle mükemmel halk eyledim ki! hem çok nadide olacak, hem de çok güçlü bir irade ve azimli olacak, istisnalar hariç dedi...
Yüce ALLAH buyurdu! Ben ona ruhumdan ruh üflediğimde sizler onun önünde secde olacaksınız dedi...
Tanrı Âdem’e ve Havva’ya ruhlarından ruh üflediğinde hapşırdı ve La İlahe İllallah dedi...
Bütün melaikeler, önü sıra secde oldular biri hariç o Taus isimli melaike benlik getirdi secde olmadı, lanetlendi...
Âdem a.s. çok oğullar ve kızlar babası oldu, Âdem a.s. tanrı ilmiyle donanmış ve ondan ilham vahiy alan ilk insan olduğundan dolayı ona Âdem Safiy-yyullah, yani! Hakkın ilmi bilgisi ve ahlakıyla saflaşan Âdem anlamında...
NOT: (Ve henüz yeryüzünde, Tanrı’nın Gayb ilminden haberli ve Tanrı yolunu bilen insan yok iken ve Âdem a.s. ve Havva ile Allah’ın yarattığı Kubbeyi Rahmanı görüp onun nur saçan güzelliğine hayran kaldı...
Rabbinden orayı görmek diledi, rabbi Âdem’e:
O, Kubbe’nin kapısını açtı Âdem ile Havva Kubbeyi Rahman da gezinirlerken, melaikeleri kıskandıracak kadar güzellikte genç bir hatun gördü. Taaccüpte kaldı ve şöyle nida etti:
Ey yüce rabbimiz, hani sana ilk biat edip hakk’ın adalet ve barışını yayacak benim sulbümden insanlar olacaktı deyip, münacatta bulundu!
Yüce ALLAH: Ey Adem Cebrail a.s. gönderdi
Hz. Adem a.s. dan çok evlatlar oldu, oğulları kızları oldu, hepsi semereli olup çoğaldılar. Adem oğullarından Habil ile Kabil arasında çıkan bir nifak sonucunda Kabil Habil’i öldürdü ve Adem oğullarından ilk katillik Kabilden kaldı...
Ve Âdemoğullarından masumiyet ise Habil’den kalmış oldu, Hz. Âdem-i Safiy-yyullah kendi suretinden bir oğlu olsun istedi ve bunu tanrıdan diledi...
Allah-u Teâlâ Âdem-e bir oğul bahşetti. Adını Şit koydu.
Âdem a.s Şit a.s. ın Babası olduğunda 850 yaşında idi.
Şit a.s. ın diğer bir ismi ise Naci idi. Şit a.s. evlilik çağına geldiğinde Âdem a.s. Yüce rabbinden evladına, ahlak, doğruluk ve adalet diledi ve bu soyun böyle olması için rabbine yakarışta bulundu, Allah-u Teâlâ kabul eyledi ve öyle oldu...
Allah-u Teâlâ Âdem a.s.-ın yakarışlarını kabul etti, ŞİT a.s.’a Naciye isimli bir melek gönderdi ve onu semereli kıldı...
ŞİT a.s. Naciye ile evlendi ve onların soyuna Güruh-u Naci soyu denildi, Güruhu Naci soyu hakkın emri ile Âdem-in diğer Oğulları’nın soyundan ayrıldı...
Ve Âdem a.s. ŞİT a.s-ın zamanında çok zaman yaşadı,
Âdem a.s. hakk’a yürüdüğünde 930 yaşında idi...
Âdem a.s oğlu Kabil ile Habil soyundan gelenlerin birbirlerine karşı güttükleri husumet sonunda kan davasına dönüşen düşmanlıktan dolayı çok üzülmüştü ve Allah’ın Hz. Peygambere emrettiği tanrı yolunun bu olmadığını biliyor ve o nedenden dolayı tanrıya yakarışta bulunmuştu! “Ya ilah benim suretimden ve benim ahlakımdan bana bir evlat bahş-eyle demişti ve yüce tanrı kabul eylemişti...
Değerli canlar: Bahşedilen evlat Âdem’in ahlakından olup
ŞİT a.s. ismi ile zuhur etmişti diğer bir adı Naci İdi...
Naci soyu Naciye İle birleşip Ehli-beytin Kubbeyi Rahman’daki nurunu, ak ve pak kaplardan taşıyarak Haşim oğullarına dek gelmişti. (Bu Nesile Güruhu Naci soyu denilmekte)
Haşim oğlu Abdülmuttalip’ten ikiye bölünen bu nur, yeşil nur oğlu Hz. Abdullah’a ak nur ise diğer oğlu Ebu Talip hazretlerine vaaz-olundu yeşil nur nübüvvet makamı yani peygamberlikle, ak nur ise Veliy-yyullah yani; İmamet hüccetiyle görevlendirildiler...
Kur-an-ı Kerim Buyurur ki!
“Ey Ehli-Beyt; Yüce Allah sizi ter temiz kılmak diledi. Sizi kin, kibir ve her tür pislikten arındırdım. Sizi tam teslimiyet ahlakıyla tamamladım” diye buyurdu... (Şura 33)
Yüce Rabbim Bizleri Güruhu Naci den Katarı Ehli-Beyt’ten ayırmasın İnşallah...
Bizleri noksan sıfatlardan koruyup himaye eyleye, birlik ve sevgi ilkesi ile gönüllerimize,Hz. İmam Hasan-ı Mücteba’nın barışını.
ve haksızlıklara karşı Hz. İmam Hüseyin-i Şehidi Kerbela’nın kıyamını nasip eylesin İnşallah...
KAYNAKLAR:
Kur-an Ayetleri
Hadis Hz. Muhammed ve Hz. Ali Cenabı Mürteza’dan...
Hz. Musa a.s. ın birinci Kitabı Tekvin (yaradılış) Âdem a.s.
Bap 1- 2- 3- 4- 5- 6- ve 7 bölümlerinden açılımlar...
İncil-den Esinlemeler bölüm 3. Gökte ki. Taht. 4- 5- 6- 7- ve 8 ci bölümleri. Mühürlü tomar ve Kuzu...
Ve Kubbeyi Rahman Yani Âdem den önce var olan NUR_UN... Mürşit ve Pirlerimizin dilinde ki Tasavvufi anlatımı...
Ve de. Fakir Veysel-in gönlüne yansıyıp dile dökülen İlahi Aşkı...
ALEVİ İSLAM İNANÇ HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI
Ayrıntılı Bilgi İçin; Alevi İslam Din Hizmetleri Sayfasını Takip Ediniz http://www.aleviislamdinhizmetleri.com