İmam Hasan-ı Mücteba 2 ci Hakk İmamdır.
Hz. ALİ cenabı mürteza ile Hz. FATIMA nın Oğludur.
Hatem-ül Enbiya MUHAMMED MUSTAFA-nın torunudur.
Hz. İmam HÜSEYİN-İ ŞEHİDİ KERBELA-nın Büyük Kardeşi -Abisidir.
D: Tarihi. Miladi 1 Mart 625, Hicri 15 Ramazan-ın 3-ünde beşeri alemi nurlandırmıştır.
Hakka yürüdüğü Tarih: 9 veya 10 Nisan, 699 gecesi, Hicri Tarihle 28 veya 29 Sefer Ayı 49
Ömrü 43 yıl 10 Ay 9 gün olduğu tarihlerin bize aktardığıdır.
Merkadi, yani Türbesi, Medine de, Bakiy Mezarlığındadır.
Ve bu Hakk İmamın Ebedi İstirahatgahı bilmem kaçıncı defa Suudi Vahabiler tarafından tahrip edilmiş yakılmış yıkılmıştır.
Demem O ki değerli Canlar, Hz. İmam Hasan-ı Mücteba İmamet Soy-Ağacı’nın ikinci Nur-u dur. Ve bizce ikinci halife-dir.
“Hz. Muhammed Mustafa Onun ve Kardeşi Hüseyin-i Şehidi Kerbela İçin, şöyle buyurmaktadır!
Hasan ve Hüseyin Cennet Gençleri’nin Efendileridir” Buyurmuştur.
HZ. İmam Hasan henüz küçük yaşta Dedesi Hz. Muhammed Mustafa’yı
Sonrasında Annesi Fatıma-t-ü-Zehra’nın Şehit edilmesiyle Beraber Hayatında ki, En Önemli iki Yüce Şahsiyet’ten Mahrum kalmıştı.
Bu sancılı süreçten Kardeşi Hz. İmam Hüseyin ile birlikte Babası yani, Birinci Hakk İmam olan, Hz. ALİ cenabı Mürteza ve onun yanında İlim sahibi olmuş kişilerden Hakk ve Zahir İlmini öğrenerek büyüdüler.
İmam Hasan-ı Mücteba ikinci Halife Ömer döneminde gönüllü olarak gençlerle ilgilenip İnsanların sorunlarıyla meşgul oldu.
Üçüncü Halife Osman döneminde ise şerrin yayılmasına mani olmak amacıyla hizmet etti. Gençlerin doğru yoldan ayrılmaması için çok çalıştı, Genç kuşakları Vahabi Mezhebinden uzak tutmaya gayret etti.
Bu Halifelerin yalnızca Devlet işlerini ve özellikle kendi menfaatleri uğruna hizmet ettikleri için genelde yandaşlık ve adam kayırmacılık hep ön safta olduğundan olacak ki, Hz. İmam Hasan-ın bu hizmetleri pek anlatılmadı ve bu nedenle de, bilinmiyor.
Hz. İmam Hasan-ı Mücteba, Babası İmam ALİ Cenabı Mürteza’nın Halife ve Hakk İmam-ı olarak İslam Devletine Halk’ın oy birliği ile seçildiği andan itibaren Her daim Babası’nın yanında bir nefer olarak hizmet etmeye devam etti.
Babası Hz. İmam ALİ Cenabı Mürteza Haince Şehit Edildikten sonra,
Hz Abbas-oğlu Abdullah Tüm Halkı Mescide davet eder ve orada çok ateşli bir konuşma yapar, şahsen ben böyle bir İmam-ı Halife olarak görmekten kıvanç duyacağım der ve kendisi hemen İmam Hasan-ı Mücteba’ya Biat eder.
Sonrasında ise Halk sırayla Biat ederler, Hz İmam Ehli-Beyt’in ikinci gerçek Vel Vasi ve Varisi olarak Hz. Peygamberin Makamına oturur Oturmasına Ama! Şam’da Valilik makamında oturan Bir Lâin Muaviye Var ki, aynı zamanda da, Hile yoluyla gasp-ettiği Halifelik makamını da İşgal etmekte.
Daha önce Hz. Ali a.s. ile savaşmak için toplattığı orduyu bu sefer Hz. İmam Hasan-ı Mücteba için yeniden hazır hale getirmişti.
Muaviye’nin kirli oyunları Babasına karşı olduğu gibi Hz. İmam Hasan’a karşıda aynı kin ile devam ediyordu.
İmam hasan-ı mücteba, bir yandan Muaviye Lâini’nin kirli siyasetini boşa çıkarmaya uğraşırken diğer yandan da, İslam İnancını Dedesi Ve Babasının Ahlaki seviyesine ulaştırmaya, diğer üç Halifenin yapmış oldukları! İslam da ki, Vaha-bileşmeyi Düzeltmeye çaba gösteriyordu.
Hz. İmam Hasan-ı Mücteba Adaletle yönetmeye çalışırken Muaviye Lâini şeytani yollara başvurmakta geri durmuyordu.
Hz. İmam Hasan-ı Halifelikten uzaklaştırmak için de tüm sinsi güçlerini Kullanıyor ve zorluyordu.
Hz. İmam Hasan da boş durmuyor ve ordusunu hazırlıyor ve orduya komuta kademesini hazırlıyordu.
İnsanlar Hz. Hasan’ın Hakk İmam olduğunu bildikleri halde Para ve Menfaate daha çok önem verir olmuşlardı. Bu da, İlk üç Halife’nin daha çok menfaat üzere hizmet ettikleri anlaşılıyordu.
Ordu İçinde huzursuz bir hareket gözleniyor, özellikle komutanların saygısızca davranışları gözden kaçmıyordu.
İmam Hasan-ı Mücteba Muaviye gibi kesin savaş düşüncesinde değildi, O daha çok Barıştan ve kardeşkanı akıtılmasından yana değildi.
Ama buna Rağmen ani bir baskına uğramak ta istemiyordu. Yine de, Muaviye’nin gelmekte olduğu Medaine doğru hareket emri vermişti.
Diğer yandan da İmam Hasan-ı Mücteba Mektup yolu ile bir Barış umudu arıyordu, buna Muaviye Lâini de cevap veriyordu.
Ama hala Hz. Hasan’ın Ordusu’nun içinde ki, menfaat Düşkünleri’nin peşini bırakmıyor ve onlara çeşitli vaatlerde bulunuyordu.
Hz. Hasan’ın bu Barışçı davranışları haricilerin de tepkisine yol açmıştı.
Ordu yol alırken İmam Hasan-ı Mücteba’ya suikast girişimi yaşanmıştı Ve İmam çeşitli yerlerinden özellikle kolunda yaralar almıştı.
Fitnelikler bu seviyeye gelince İmam Hasan-ı Mücteba daha başka kararlar almaya başladı.
Evvela Ordusunda ki, tüm olumsuzluklar nedeniyle orduyu konaklama yerinden bıraktı ve yanında çok güvendiği Haşimi gençlerle ki, (bu gençler 16 kişiyi geçmiyordu,) birlikte Muaviye’nin çadırına gitti, ona Ey Lâin bilirim ki, sen bu Hilafeti çok isteyen kişisin.
Şimdi benim bu Şartnamemi okuyarak ve imzanı koyarak kabul edecek olursan, sen Cehennemi boylayana dek Halifelik senindir dedi.
“Bu Antlaşma şöyle idi:
1- Muaviye’nin ölümünden sonra Halifelik Ehli-Beyte geçecektir.
2- İntikam Maksadıyla hiç kimsenin tutuklanması, sürgün edilmesi. Milliyetine bakılmaksızın her bireyin suçu af-edilecek baskı olmayacaktır.
3- Ehli-Beyt-i sevenlerinin bağlanmış olan hakları kesilmeyecektir.
4- Kardeşim Hz. Hüseyin-e kesinlikle karışmayacak ve Biat edilmesi istenmeyecektir.
5- Ehli-Beyt Öğretisi devam edecektir buna asla müdahale edilmeyecektir. Denilmişti.
Ve daha birçok vaatler ile Muaviye-ye giden Hz. İmam Hasan-ı Mücteba, Antlaşma metnini Muaviye-ye verdi ve bunu okuyan Muaviye Kayıtsız şartsız kabul ediyorum diyerek altına İmzasını attı.
İki Nüsha halinde yazılmış metinden birini İmam Hasan-ı Müctebaya verdi biri onda kaldı.
Hz. İmam Hasan, yapılan bu antlaşma ile güçlü görünen Muaviye’nin aslında bu anlaşma ile onun gerçek yüzünün ve onun batıl projesi bu şartlı anlaşma ile ortaya çıkmış olacaktı.
Ve İslam İnancının Saf inananları onun gerçek yüzünü görmüş olacaklardı.
Muaviye artık İslam İçin Hizmet etmediğini, kendi İktidarı ve menfaati için çalıştığını ve yapılan Antlaşmaya uymayacağı anlaşılacaktı.
Ve hz. İmam Hasan-ı Mücteba’nın iyi niyetine karşı Lâin Muaviye’nin sinsi planı anlaşılmış oldu.
İmam Hasan-ı Mücteba bütün bu olumsuz şartlara ve yönetim dışında bırakılmış olmasına rağmen, Alevi İslam İnancının ve varlığının korunması hususundaki görevini yerine getiriyordu.
Muaviye’nin bölücü siyasetine karşın Hz. İmamın sergilediği Barışçı tavır son derece yapıcıydı.
İktidar sevdasından bir türlü Vaz-geçmeyen Muaviye’nin kirli planları bundan sonra da devam etti ve son olarak’ta, Hz. İmam Hasan-ı Mücteba’nın Eşini de kendi planına dâhil ederek Hz. İmam’ın Zehirletilmesine karıştı ve Hz İmam Eşi’nin Elinden Hazırlanmış Zehirli Suyu İçerek Şehit olmuştur.
Yüce Allah bizleri Ehli-Beyt-in Ahlakından Erkânından ve İnancından ayırmasın.
Onlara katleden zulüm-edenlere de Allah lanet eylesin...
Ayrıntılı Bilgi İçin; Alevi İslam Din Hizmetleri Sayfasını Takip Ediniz http://www.aleviislamdinhizmetleri.com/