Cemevlerini zikir mekânı olarak niteleyen Erbaş’a yanıt Cem Vakfı Onursal Başkanı İzzettin Doğan'dan geldi.
İşte Prof. Dr. İzzettin Doğan’ın açıklamalarından önemli satırbaşları:
Sayın Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ile kısa bir süre önce karşı karşıya görüşme fırsatımız oldu. Yaptığımız görüşmede bana sanki bu konularda çok fazla bilgi sahibi olamayan biri gibi gelmişti. Ben çok fazla konuşup hata yapmak istemiyor diye düşünmüştüm o zaman. Ancak bugün anladım ki bu teşhisimin tamamen doğru. Diyanet İşleri Başkanı Kuran’ın hükümlerini bir tarafa bırakarak bu kadar yanlış yorumlar yapabilir mı hayretler içerisindeyim. Son olarak Davutoğlu hükümeti döneminde 12 kişilik bir heyet olarak Ankara'ya davet edilmiştik. AİHM'in vermiş olduğu kararların Türkiye'de ne şekilde uygulanabilir bu alanda beraberce karar verebilelim diye. Yani aynı ülkede barış içerisinde beraber yaşadığımıza göre hukukun gereği olarak, özellikle uluslararası bir mahkemenin almış olduğu 'Alevilere ayrımcılık yapılıyor' şeklindeki kararın uygulamaya geçmesi için divanın göstermiş olduğu yolu belirlemek için Ankara’nın davetini kabul ettik. Adalet Bakanlığı'nın bünyesi altında aynı masa etrafında toplandık.
Görüşmede 4 ana madde üzerinde karara varıldı. Bunlar:
- Cemevlerine hukuki statünün tanınması,
- Cemevlerinde yürütülen faaliyetleri ve bu faaliyetleri gerçekleştiren dedelere kadro tahsisi, özlük haklarının verilmesi,
- Alevi İslam inancına sahip insanların inançlarını ilerdeki kuşaklara aktarabilmelerini sağlamak için yeteri kadar dede okullarının açılması,
- Son olarak ta Alevilere genel bütçeden pay ayrılması konusunun hüküm altına alınması maddelerinde mutabık kalındı.
Tüm bu gelişmeler bir yanda beklerken, kısa bir süre önce yine Binali Yıldırım ile baş başa görüşme fırsatım oldu. Bu görüşmede ben Sayın Yıldırım'a, Davutoğlu döneminde alınan kararları hatırlatarak, AİHM kararlarını siz de yeni hükümet olarak uygulamaya devam edecek misiniz, yoksa bundan vaz mı geçtiniz diye sordum. Yıldırım da buna şuan ben karar veremem, gerekli kurumlarla gerekli görüşmeleri yaptıktan sonra ben size haber vereceğim dedi. Ve bugüne kadar Sayın Binali Yıldırım hala bize bir cevap vermiş değil.
Görüyorum ki Türkiye çok zor bir dönemden geçiyor. Savaşın içinde zor bir dönemi yaşıyor. Bizde bu durumları görerek taleplerimizi yenileyerek hükümeti daha zor duruma düşürmek istemedik. Ama bakıyorum Sayın Diyanet İşleri Başkanı inanılmaz yanlışlarla dolu, sıradan bir öğrencinin bile yapamayacağı hataları üst üste yapma becerisi göstermiş. Yani üniter devletle, demokratik devlet arasında nasıl bir ilişki kurmuş belli değil. Devletimiz üniterse böyle çoğulculukta olmaz anlamında bir şey söylüyor. Burası Hitler'in ülkesi mi sayın başkan. Burası Sayın Cumhurbaşkanının da söylediği gibi demokratik bir hukuk devletidir. Yani çoğulculuk olmadan bir demokrasi nasıl demokrasi olur. Yani Diyanet İşleri Başkanının demokrasiye katkıda bulunmak gibi bir görevi yok mudur? Tam tersine mevcut olanı mı ortadan kaldırmak istiyor. Alevi Sünni ayrımı olmasın diye Alevilerin ibadethanelerine zikir yerleridir gibi 60 yıl öncesine dayanan anlamsız sözleri yeni bir şeymiş gibi topluma çekinmeden söyleyebiliyor. Ben çok üzüldüm çünkü ne düzeyde bilgi sahibi bilmediğimiz bir muhteremdi kendisi. Yani kendisine Profesör unvanı vermeniz hiç bir şey ifade etmiyor benim için. Ben bir hoca olarak bile bu unvanı kullanmamaya çalışıyorum. Neden çünkü o kadar sıradan bir hale geldi ki profesör olmak, bilime o kadar siyaset karıştı ki bu yüzden yaptığı bu talihsiz beyanı en kısa zamanda düzeltmesini bekliyorum.
Alevilik Sünnilik Şafilik neden üniter devletin yapısına aykırılık teşkil etsin hayretler ediyorum. Sayın Diyanet İşleri Başkanı yanlış yapıyorsunuz. Türkiye savaş durumu içerisindeyken, biz bu kadar özen gösteriyoruz, sırf başka güçler bu açığı bir araç yapıp istismar etmesinler diye sessiz dururken, siz yeniden yarayı kaşıyorsunuz. Hem de uluslararası bir mahkeme tarafından verilen bir kararı uygulama çabası içinde olmak gerekirken yeni problemler yaratmanızı esefle karşılandım. Yani değil Diyanet İşleri Başkanı hangi kurumdan ya da ülkeden kim olursa olsun biz bu kararı tanımıyoruz demek gibi bir lüksü yoktur. Bu ifade bu ülke için uluslararası anlamda çok ağır sonuçlar doğurur. Niye böyle problemleri getirip böyle kritik bir dönemde ortaya atıyorsunuz? İsteyen İstediği yerde ibadetini gerçekleştirme hakkına sahiptir. Bu temel haktır devletin buna müdahale hakkı yoktur. İnanç özgürlüğü bütün özgürlüklerin anasıdır…
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Anayasanın 136. maddesine göre kurulma amacı, birliği bütünlüğü sağlayacak şekilde siyaset üstü bir kurum olarak yapılandırıldı. Biz taleplerimizi bugüne kadar siyasi liderlerle barış içerisinde görüşerek halletmeye çalıştık. Mahkeme kararı ile de bu işi kesinleştirdikten sonra, başkanın ortaya çıkıp bu tarz açıklamalar yapmasını yorumlamakta zorlanıyorum açıkçası. Bu tamamen siyasi ve bilgisizce bir davranıştır. Bu ülkede hangi mezhep ya da inanışa sahip olursa olsun herkes üzerine düşen vergiyi ödemiyor mu, ödüyor. Bu ülkenin kalkınması, sorunlarının çözülmesi bu genel bütçeden sağlanmıyor mu? Bu bütçe de sayısı 25-30 milyonu aşan Alevi vatandaşların vergileri yok mu? Olduğu için de zaten AİHM kendi talepleri dâhilinde ihtiyaçlarını da karşılayabilecek şekilde bütçeden pay ayrılmalıdır diyor.
Kamuoyunun şunu bilmesini istiyorum, Diyanet İşleri Başkanın yapmış olduğu bu açıklama ile Diyanet'in Sünni bir kurum olduğu, ve Sünni İslam inancına göre İslam’ı anlattığını açıkça beyan etmiştir. Biz tüm bunları görmezden gelirken özellikle bu zor dönemde barış ortamı bozulmasın diye, Diyanet'in de bir açıklama yaparak bu acemiliği düzeltmesi gerekiyor.
Haber Kaynağı: habercem.com